Ateizm en genel anlamıyla tanrıtanımazlık yani herhangi bir tanrı düşüncesinin reddedilmesi anlamında kullanılmaktadır. Bazı kişilerce Kur’an’da müşrik yani Allah’a ortak koşanlara dikkat çekildiği ancak Allah’a ortak koşabilmek için Allah’a inanmak gerektiği bu yüzden Allah inancının tamamen reddedildiği bir örneğin Kur’an’da bulunmadığı ifade edilir. Müşrik ifadesinin Allah’a ortak koşmak anlamında kullanıldığı doğrudur ancak yalnız Allah’a ait olan özelliklerin ilah edinilen başka varlıklar arasında paylaştırılması da bir anlamda İslam inanç sistemi tarafından ortaya konulan Allah tasavvurunun kabul edilmemesi demektir.
Bununla birlikte Kur’an’da Allah’ı bırakıp da bizzat kendi arzu ve heveslerini tanrılaştıran ve ardından hayatın sadece bu dünya hayatından ibaret olduğunu, insanın burada hayat bulup burada öldüğünü ve insanı sadece zamanın akışının bir anlamda var ve yok ettiğini ifade eden kimselerden bahsedilmektedir.
Doğrusunu Allah bilir ancak bu örnek muhtemelen ateizme karşılık gelmektedir. Çünkü bilindiği gibi ateistler de aşkın bir ilah düşüncesi ile birlikte ölüm sonrası hayatı reddetmekte, aynı zamanda neden var olduğumuzu bilmediğimiz bu dünyada yok olup gideceğimizi ve insanın zamanın akışı içinde doğup, büyüyüp sonunda da öleceğini savunmaktadırlar.
Öte taraftan Kur’an’da, Firavun örneğinde görüldüğü gibi Firavun Hz. Musa’nın ilahı olan Allah’ı reddetmekte ve kendi ilahlığını ilan etmektedir. Firavun’un bu tavrı da kendini Allah’a ortak koşmak değil doğrudan Allah’ı tanımamaktır. Dolayısıyla bu da Kur’an’daki ateist yani tanrıtanımaz modele bir örnektir. Hz. Yusuf, zindan arkadaşlarına tebliğ yaparken Allah’a inanmayan ve ahireti inkâr eden bir toplumun izlediği yolu terk ettiğini söylemektedir. Görüldüğü gibi bu ayette de hem Allah’ı hem de ahireti inkâr edip tanımayan bir toplumdan bahsedilmektedir. Bir diğer ayette kendilerine kitap verilmiş olan toplum içinden de Allah’a ve ahiret gününe inanmayanların olduğuna dikkat çekilir. Ayetlerde, Allah’a ve ahiret gününe inanmadıkları halde mallarını sırf insanlar takdir etsin diye dağıtanlara dikkat çekilmektedir. Hakka Suresi’nde de Allah’a inanmayan birinden bahsedildiği görülmektedir.
Ayetlerde, Allah’a ve ahiret gününe inananların Allah yolundaki mücadeleden geri durmayacaklarına ama Allah’a ve ahiret gününe inanmayanların peygamberimizden izin isteyeceklerine vurgu yapılır.140 Yine ayetlerde Allah’ı ve Resulü’nü inkâr etmek suretiyle gerçeği örtenlerden bahsedilmektedir.141 Bir diğer ayette ise toprak olduktan sonra yeniden yaratılmak hakkında şüphe duyup bunu alaya alanların, Rablerini inkâr edenler oldukları söylenir. Hatta bir ayette daha önce iman etmiş olmasına rağmen sonradan Allah’ı inkâr eden ve göğsünü inkâra açan kişinin durumundan bahsedilmektedir.
“Kur’an’da neden ateizmden ya da ateistlerden bahsedilmiyor?” gibi bir soruya “Bahsedilmiyor çünkü kimse ateist değildir; herkes Allah’a inanır.” şeklinde bir cevap vermek gerçekçi değildir. “Ben Allah’a inanmıyorum.” diyen birine “Hayır sen Allah’a inanıyorsun ama farkında değilsin.” türünden cevaplar vermenin bir anlam ve gereği yoktur. Kur’an’da Budizm, Hinduizm ya da Şintoizm gibi inançlardan da bahsedilmemektedir. Bu anlayıştan hareketle o zaman “Hindu, Budist ya da Şintoist yoktur.” demek gerekir.
Allah’a ve ahiret gününe inanmayanlara dikkat çekilen bunca ayet, ateizme ve ateistlere karşılık gelmektedir. Yunanca bir kelime olan ‘ateizm’ kelimesinin doğrudan Kur’an’da geçmesini beklemek zaten gerçekçi değildir. Yukarıda da dikkat çekildiği gibi ateizm bir tanrıya inanmama ya da herhangi bir tanrı düşüncesinin inkârıdır. Ayetlerde açık bir şekilde hem Allah’a inanmayan hem de Allah’ı inkâr eden örneklere dikkat çekilmiştir. Ateizm temelde budur zaten; başka bir şey değildir.
Emre Dorman