Cennet neden var? Cehennem neden var? Cennet ve cehennem sonlu mu, sonsuz mu?

Kur’an ayetleri bu dünya hayatının bir imtihan yeri olduğunu ve insanların özgür iradeleri ile gerçekleştirdikleri eylemlerinin sorumluluğunu hem bu dünyada hem de ahirette taşıyacaklarını bildirmektedir. Daha önce de dikkat çekildiği gibi insanların imtihan edilebilmeleri için iyi ile beraber kötünün de var olması gerekir. Ancak bu dünya, kötülük ya da iyilik yapan herkesin karşılığını bulduğu bir yer değildir. Bazen bir iyilik sebebiyle dünyevi anlamda zorluk ve sıkıntı ile karşılaşıldığı gibi yapılan bir kötülükten kâr ve fayda sağlaması da mümkün olabilmektedir. Bu dünya, iyi şeyler ile birlikte haksızlıkların, zulümlerin ve adaletsizliklerin de olduğu bir dünyadır. Gerçek anlamda hakkın ve adaletin ortaya konulması için ahirete, hesap gününe ve nihayetinde cennet ve cehenneme ihtiyaç vardır. Cennet ve cehennemde herkes bu dünya hayatında ettiklerinin karşılığını bulacak ve hiçbir haksızlığa uğratılmayacaktır.

Bu dünyadaki sistemlerde de çoğu insan iyilik ve kötülüklerin bir şekilde karşılık bulmasını beklemekte ve kötülük edenlerin yönetimlerce cezalandırılmalarını son derece gerekli bir sonuç olarak görmektedir. Örneğin birçok kişi, bir insanın canına kıyan, zarar veren ya da tecavüz eden kişilerin ölene kadar hapsedilmesinden asılmasına kadar olabilecek en ağır cezalar ile cezalandırılmalarını istemektedirler. Bir kişiye tecavüz eden ya da onu öldüren birini neden cezalandırıyorsunuz diye sormayan çoğu insan konu Allah’ın sistemine gelince neden cehennem gibi bir ceza olduğunu sorabilmektedirler.

Ayetler, cehenneme girecek olan inkârcıların, zalimlerin, sapkınların, kibirlenerek büyüklük taslayanların, nankörlerin, günahkârların ve ikiyüzlülük edenlerin ancak yapmış oldukları şeyler nedeniyle cezalandırılacaklarını, artık özür dilemelerinin bir faydası olmayacağını ve yalnızca yapmış oldukları şeylerin karşılığını göreceklerini hatırlatır.980 Güvende kılınan kimseler hariç hiç kimsenin kendini o günün azabından koruyamayacağı bildirilir ve o gün zalimlere kazandığınızın karşılığını tadın denilir. Ayetlerde bu kişilerin cehenneme gitme sebepleri

Allah’ın en adil biçimde hak edene hak ettiğini vermesi, kötü ve pis olanı iyi ve temiz olandan ayırması ve orayı zulme bulaşıp kötülük edenlerle doldurması içindir. Aynı şekilde iman edip hayra ve barışa yönelik amellerde bulunanlar da yaptıklarına karşılık olarak mirasçı kılındıkları cennetlere gireceklerdir. Dolayısıyla ahirette herkes adil bir şekilde hesaba çekilecek ve herkes hak ettiği karşılığı bulacak ve kimseye haksızlık yapılmayacaktır. Gerçek anlamda adaleti yalnız Allah gerçekleştirebilir. Allah, unutmaz, şaşırmaz, kimseyi kayırmaz ve yaratmış olduklarına haksızlık yapmaz. Kullar da ancak Allah’ın vereceği hüküm karşısında tereddüt yaşamaz. Haklarının yendiği zannına kapılmaz.

Ayetlerden de açıkça görüldüğü gibi hakkında cehennemlik olma hükmü verilmiş olanlar da bu hükme itiraz etmedikleri gibi aksine suçlarını kabul ve itiraf ederek derin bir pişmanlık duyarlar.984 Yine dünya hayatında işlenen suçlarının kendisine tek tek gösterilmesinin ardından gerçeği yalan sayanlar derin bir pişmanlık duyarak önceden yapıp ettiklerine bakacak ve toprak olmayı arzulayacak. Ayetten de görüldüğü gibi hakkında azap hükmü verilmiş olan kişiler bu suçları hiç işlememiş olmak ve sorumluluk sahibi olmamak için insan olarak değil de toprak olarak var edilmiş olmayı ya da hiç yaratılmamış olmayı dileceklerdir. Yine ayetlerde tekrardan diriltilerek hesaba çekilen inkârcıların hesap günü hiç hesaba çekilmemeyi ve ölümle her şeyin bitmiş olmasını dileyecekleri ve dünya hayatında sahip olduklarının kendisine hiçbir fayda sağlamadığını itiraf edecekleri bildirilir.

Allah’ın rızasına uygun olarak yaşayan, kurallarını dikkate alan, hayra ve barışa yönelik iyilikler sergileyen, zorluklara karşı sabreden, inkârdan, nankörlükten, riyakârlıktan, zulümden ve haksızlıklardan uzak duran insanların da en başta Allah’ın rızası sonra da cennetleri ile ödüllendirilmeleri de son derece makul ve anlaşılır bir şeydir. İmtihan dünyasında olduğumuza göre pekâlâ Allah vaadini yerine getirecek ve buyruklarını dikkate alan kullarını ödüllendirecektir. Bu son derece doğal bir durumdur. Dünya hayatındaki başarılara da verilen emeklerin neticesinde ulaşılır. İman etmek ve Allah’ın sınırlarına riayet ederek yaşamak da insanın hayatını adadığı bir emektir. Allah kendi rızası için emek verenlerin emeklerini boşa çıkarmayacaktır.

Cennet ve cehennemin sonlu mu sonsuz mu olduğu konusu da çoğu kişi tarafından merak edilen konulardan biridir. Sonsuza kadar yaşamak, hep var olmak ister insan. Bir anlamda yaratılışına kodlanmıştır bu arzu. Oysa dünya hayatındaki varlığı diğer tüm yaratılmış varlıklarda olduğu gibi ölümlü yani sonludur. Peki, bir gün öleceğini bilen insanoğlu neden hiç ölmeyecekmiş gibi yaşar? Herhalde bunun en öncelikli sebeplerinden biri, insanın sonsuza kadar var olma isteğidir.

İnsanoğlu bu arzusuna bu dünya hayatında değil ancak ahiret hayatında erişebilir. Belki de insana sunulacak en büyük nimet ve imkân sonsuza kadar var olabilmesidir. Allah, insanoğlunu ahiret yurdunda sonsuza kadar yaşatacağını vaat etmektedir. Bu yüzden olsa gerek insanın içine de yaratılışından itibaren sonsuz yaşama isteği verilmiştir. Şeytanın, Hz. Âdem ve eşine oynadığı oyun da onları sonsuzca yaşama tutkusuna ve ölümsüz olmaya kışkırtmak ve Allah’ın yasak ederek imtihan kıldığı ağaca yönelmelerini sağlamaktı.

Akıl sağlığı yerinde bir kişi hiç ölmek istemez. Çünkü var olmak güzel ve arzulanan bir şeydir. Allah bize, bu dünyadaki davranışlarımızın bir karşılığı olarak ahirette bir daha hiç ölüm tatmama imkânı sunmaktadır. Ancak söz konusu bu ölümsüzlüğün cennet nimetleri içinde mi yoksa cehennem azabında mı yaşanacağını insanın bu dünyadaki seçimleri belirlemektedir. İnsanlar yaşamları süresince yapmış olduklarının bir karşılığı olarak hak ettiklerini orada bulacaklardır. İşte tam da bu yüzden cennet ve cehennem vardır.

Emre Dorman