Çocuğun sevgiden yoksun bırakılması, sürekli eleştirilmesi, hakarete maruz kalması, değersiz hissettirilmesi, tehdit edilmesi, ona yaşına uygun olmayan ağır işler yaptırılması, aşağılayıcı isim ve lakaplar takılması duygusal istismar kapsamına girer. Yine çocuğun başka çocuklarla kıyaslanması, başkalarının yanında rencide edilmesi, yoğun baskı ve otorite altında tutulması, korktuğunda veya yardım istediğinde görmezden gelinmesi de duygusal istismardır. Duygusal istismar farkına varılması ve yasal olarak ispat edilmesi en zor istismar türüdür. Duygusal istismara maruz kalan çocuklar öz benlikleri hasara uğratıldığı için sevilmediklerini ve değersiz olduklarını düşünürler. Ne yazık ki toplumumuzda çocuğa karşı yapılan bu tür zedeleyici ve örseleyici söz ve davranışlar genel olarak istismar olarak değerlendirilmemekte, hatta “çocuk benim çocuğum, severim de döverim de” anlayışıyla meşru bir eğitim yöntemi olarak kabul görmektedir.
Duygusal istismara uğrayan çocuklar sosyal ilişkilerinde ve akranlarıyla iletişimde problem yaşarlar, akademik başarıları genel olarak düşüktür, kendilerine duygusal şiddet uygulayan ebeveyne karşı korku ve nefret duyguları geliştirirler. Uzun süreli duygusal istismara uğrayan çocuklarda istenmeyen davranış ya da eğilimler de çalma, madde bağımlılığı vb görülebilmektedir.