Allah kötülüğü neden engellemiyor? Allah kötülüğe neden müsade ediyor? Allah kötüleri neden cezalandırmıyor?

Kur’an ayetleri, Allah’ın insanı özgür iradeli bir varlık olarak yarattığını, ona seçim hakkı tanıdığını, doğru ile yanlışı ayırt edebileceği bir ölçü olması için ona akıl verdiğini, herkesin aklını varoluş amacına uygun biçimde kullanması gerektiğini, insanı aynı zamanda elçiler ve vahiyler yoluyla desteklediğini, insanı sınadığını, kimin daha güzel işler yapacağını ortaya çıkarmak için ölümü ve hayatı yarattığını,  kısacası gelip geçici olan bir imtihan dünyasında olduğumuzu haber vermektedir. Aynı zamanda Allah, insanları iyilik ve kötülükle imtihan ettiğini de bildirmektedir. İnsanın ebedi âlemde cennete girebilmesinin yolu bu dünyada kendisini ispat etmesinden geçmektedir. Allah, sorumluluk bilinci ile hareket eden kullarını destekleyeceğini, onlara bir furkan yani hakkı batıldan, iyi olanı kötü olandan ayıracak bir ayrım gücü vereceğini müjdelemektedir.

Dolayısıyla insanın sınanabilmesi, iyi ve kötü arasında özgür iradesiyle seçim yapabilmesi, yaptığı iyiliklerin iyilik, kötülüklerin de kötülük olabilmesi için iyiliği de kötülüğü de yapabiliyor olması gerekir. Bir insanın istese de kötülük yapamadığı ve iyilik yapmaktan başka bir seçeneğinin bulunmadığı bir dünyada, yapılan iyiliklerin değerinin olması da o şeylerin gerçek anlamda iyilik olması da mümkün değildir. Aynı şey aksi için de geçerlidir. Bir insanın istese de iyilik yapamadığı ve kötülük yapmaktan başka seçeneğinin bulunmadığı bir dünyada, kişinin yaptığı kötülükten sorumlu tutulması da ahirette hesaba çekilmesi de mümkün değildir. Bu yüzden Allah; insanların benliğini düzgün bir biçimde şekillendirmiş, insan benliğine iyi ve kötü arasında seçim yapabilme potansiyelini yerleştirmiş, benliğini temizleyip arındıranın gerçek bir kurtuluşa ereceğini, onu kirletip örteninse tam bir kayba uğrayacağını haber vermiştir.

Esasında Allah yeryüzündeki birçok fesat ve kötülüğe engel olmakta, iman eden, hayra ve barışa yönelik güzel davranışlar sergilemek isteyen kullarını da kötülükleri ortadan kaldırmaya, iyiliği yaymaya ve kendi yolunun destekçisi, yardımcısı olmaya çağırmakta ve onları buna teşvik etmektedir. İyi ve güzel bir işe de kötü ve çirkin bir işe de aracılık edenlerin yaptıkları şeyden mutlaka bir payları olacağını haber vermektedir.

Aynı zamanda ayetler açık bir biçimde Allah’ın zalimleri, bozgunculuk edenleri ve haddi aşanları sevmediğini bildirmektedir. Kötülük yapanların, Allah’ın onlar hakkında vereceği hükümden kaçamayacakları hatırlatılmaktadır. Yine Allah’ın sözlerini yani Kur’an’ın ortaya koymuş olduğu gerçekleri yalanlayarak haddi aşanların, hiç bilmedikleri ve beklemedikleri şekilde yavaş yavaş helaka sürüklenecekleri, onlara sadece zaman tanındığı, Allah’ın ince planının çok sağlam olduğu da hatırlatılır. Gerçeği yalan sayanların bir planı varsa, Allah’ın da bir planı vardır. Allah’ın planı, onların kuracağı tuzakları boşa çıkarır.

Yeryüzündeki kötülüğün nedeni de kaynağı da Allah değil insandır. Dolayısıyla kötülüğü ortadan kaldırması gerekli olan da yine insandır. Şüphesiz Allah her an her şeyden haberdardır. Yapılan her şeyi en ince ayrıntısına kadar bilip görmektedir. Her şey kayıt altına alınmaktadır. Allah yapılan kötülükleri bilip gördüğü gibi yapılan iyilikleri de bilmekte ve görmektedir. Şayet Allah yapılan her kötülüğü yapılacağı anda ortadan kaldırsa ve buna engel olsa bu durumda kimse kötülük yapamaz. Yine iyilikleri de insan değil de Allah yapsa kimsenin yaptığı iyiliğin bir anlam ve değeri kalmaz. İnsanın bu dünyanın öznesi olarak özgür iradesiyle kendini gerçekleştirmesi ve ispat etmesi gerekir. Her şeyi Allah yapacaksa insana ne gerek vardır? İnsan neden sınanmaktadır? Her şeyi Allah yaptıktan sonra cennet ve cehennemin nasıl bir anlamı kalır? Cennete girenin hak ettiği ne vardır ya da cehenneme gidecek olanın ne kabahati kalır?

Allah’ın her işi bilgelikle doludur ve Allah bir işe karar verdiyse o şeyin, mümkün olan şeylerin en mükemmeli olduğu bilinmelidir. Çünkü Allah mülk ve yönetimin mutlak sahibi, her şeyi en ince ayrıntısına kadar bilen ve en doğru şekilde hüküm verendir. Dolayısıyla bu dünyadaki imtihan sistemi ve ahiret gerçeği olabilecek en adil ve mükemmel sistemdir. Alternatifi yoktur. Özgür iradesi olmayan insanların yaşadığı bir dünya daha değerli bir dünya olmayacaktır. Ya da Allah yapılan her kötülüğe anında müdahale etse kimse kötülük yapmaya cesaret edemeyecektir. Bu durumda kötüler, Allah tarafından engellendikleri ve kötülük yapma fırsatı bulamadıkları için kötülük yapamamış olacaklar, iyi birer insan da olamayacaklardır. Oysa insanın kendisini ispat edebilmesi için, iyiliği de kötülüğü de seçebiliyor ve gerçekleştirebiliyor olması gerekir.

Bir insanın yapacağı iyiliği değerli kılacak ve karşılığında Allah’ın rızasını ve ödüllerini kazanmasına neden olacak şey, aynı insanın dilerse kötülük de yapabilecekken buna rağmen iradesini iyi olandan yana kullanmasıdır. Yoksa ayetlerde de dikkat çekildiği gibi Allah dileseydi yeryüzündeki tüm insanların iman etmesini sağlardı. Ancak Allah, imtihanın bir gereği olarak bunu dilememiştir.

Allah insanların sadece doğru olanı seçmelerini zorunlu kılsaydı, insanın sınanması mümkün olmazdı. Öte yandan sadece yanlış olanı seçmek durumunda kalan bir insan da eylemleri sebebiyle Allah tarafından sorumlu tutulamazdı. Dolayısıyla insanın seçimlerinde özgür olması gerekir. Çünkü seçimlerinde özgür olan insan, eylemlerinin ahlaki sorumluluğunu üzerinden atamaz, eylemlerinin nedeni olarak Allah’ı gösteremez. Neden dünyada bu kadar kötülük var diye Allah’ı suçlayan birinin, asıl Allah kendisine bu soruyu sorduğunda O’na ne cevap vereceğini düşünmesi gerekir.

Bir eylemin iyi ya da kötü olabilmesi ve insanların iyi ve kötü arasında özgür iradeleri ile seçim yapabilmeleri için zorunlu olarak Allah’ın varlığı gerekir. İnsan, özgür irade sahibi bir varlıktır. Yaşadığı hayat ve seçimleri doğrudan buna yeterli bir delildir. İnsan ancak Allah varsa özgür iradeli olabilir. Çünkü ancak özgür irade ve bilinç sahibi olan Allah, var ettiğini özgür iradeli kılabilir. Şayet Allah yoksa bilinç ve irade sahibi olmayan evrenin özgür iradeli varlıklar ortaya çıkarması mümkün değildir. Demek ki Allah yoksa insan özgür iradeli olamaz. İyilik ve kötülük olarak tanımlanan ne varsa tamamı da evrendeki başıboşluklar sonucu ortaya çıkan şeylerdir. Dolayısıyla Allah yoksa kimse eylemlerinden sorumlu değildir. Allah yoksa uyulması gereken mutlak bir ahlak yasası da yoktur.

İnsanların yaptığı bazı kötülükler insanın kanını donduracak türden olabiliyor. Ancak özgür iradenin ve imtihan dünyasının kaçınılmaz bir sonucu olarak her türlü kötülüğün yapılabilmesi gerekiyor. Örneğin, bir insan istese de başka bir insanı öldüremese, altı yaşına gelene kadar hiçbir çocuk ölmese ya da öldürülemese, belirli bir yaşın üzerindeki insanlara kötü şeyler yapılamasa ve bu türden bazı kısıtlamalar söz konusu olsa şu andaki mevcut durumdan daha normal ve anlaşılabilir bir sistem olmayacaktı.

Allah kötülükleri çoğu zaman hemen cezalandırmamakta, insanlara belki hâllerini düzeltirler diye süre tanımakta ancak yapılan hiçbir şeyi de asla unutmamaktadır. Zira Allah insanları işlemiş oldukları sebebiyle hemen cezalandıracak olsaydı yeryüzünde tek bir canlı kalmazdı. Ancak Allah acele etmemekte, rahmet ve merhametinin bir gereği olarak hallerini düzeltmeleri için kullarına süre tanımaktadır. Durumunu düzeltmeyenler ise sonunda mutlaka hak ettikleri karşılığı bulacaklardır.

Dünyadaki kötülüğü ortadan kaldırması gereken Allah değil insandır. Allah, iman edip barışa yönelik düzeltici işler yapan kullarının bu konudaki çabalarının destekçisidir. İyi insan kimdir? Kendi halinde yaşayan, kimseye bir zararı da yararı da olmayan bir insan gerçekten iyi biri midir? “Kimseye zararım yok.” diyen birine “Kime ne yararın var?” diye sormak gerekir. Sadece kötüler değil, “kendine iyiler” de dünyadaki kötülüğün nedenidir. Kur’an’da da dikkat çekildiği gibi insanlar temelde üç gruba ayrılmıştır. Kendilerine zulmedenler, ortalama bir yol tutanlar ve hayırda önde gidenler. Kendilerine zulmedenler kötülerdir. Ortalama bir yol tutanlar kimseye zararı da yararı da olmayan kendine iyilerdir. Allah’ın izni ile hayırda önde gidenler ise sadece kendisini düşünmeyen, başkalarına da faydası olan, duyarlılık ve sorumluluk bilinci ile hareket eden gerçek iyilerdir. Başka bir ayette benzer bir üçlü gruplama yapılır ve hayırlarda önde giden gerçek iyilerin Allah’a yakınlık sağlayan kullar oldukları söylenir.

Kur’an ayetleri haklı bir gerekçesi olmaksızın mücadeleden kaçınan inananlar ile Allah yolunda üstün çaba gösteren inananların bir olmadığını hatırlatır. Şüphesiz yerinde sayan kendine iyiler ile üstün bir çaba ve duyarlılık gösteren başkalarına da iyiler bir tutulmayacaktır.

Kur’an ayetlerinde hayır, iyilik, erdem ve sevgi gibi anlamlara gelen ‘birr’ kavramı kullanılır ve bu niteliklere sahip olan kişilerin tarifi yapılır. Bu kişilerin muttaki yani duyarlılık ve sorumluluk bilinci ile hareket eden kullar oldukları hatırlatılır.462 Dolayısıyla “kendine iyi” olmak, gerçek anlamda iyi olmak demek değildir. Belki dünyanın içinde bulunduğu bu perişanlık ve kargaşa durumunda, birinin kimseye bir yararı olmasa da en azından zararının da olmaması iyilik olarak görülebilir. Ancak asıl böylesi kargaşa zamanlarında insanların duyarlılık ve sorumluluk bilinci ile hareket ederek kötülüğü ortadan kaldırmak için direnç göstermesi, fedakârlık etmesi ve kendisinden başkalarını da düşünmesi gerekir. Kur’an dilinde salihat; salih amel, ıslah edici yani düzeltici iyilikler anlamına gelir ve üçüncü şahısları da ilgilendiren bir içeriğe sahiptir. Salih amelin, geçtiği hemen her yerde iman etmek ile yan yana anılması tesadüf değildir. İman ve salih amel birbirini tamamlayan unsurlar gibidir. Biri olmadan diğeri de olmaz. Bir amelin salih olabilmesi imana, imanın da geçerli olabilmesi salih amellerin varlığına bağlıdır. Kur’an, en doğru yola iletir ve salihatı yani barışa yönelik iyi ve güzel işler yapan kullar için müjdedir. İman edip salihatı yapan kullar aynı zamanda yaratılmışların en hayırlıları, Allah’ı razı eden ve Allah’tan razı olan kullar olarak tarif edilir.

Allah en güzel şekilde yaratan ve en hayırlı şekilde var edendir. Bu yüzden Allah’ın sistemi olabilecek en mükemmel sistemdir. Allah adildir ve hesap günü yarattıkları arasında adalet ile hükmedecektir. Galip gelecek olanlar ise Allah’ın ayetlerini dikkate alarak hayra ve barışa yönelik eylemler sergileyen, zorluklara karşı sabreden, Allah’a güvenip dayanan ve Allah yolunda en güzel şekilde mücadele eden kullar olacaktır.

Emre Dorman