Anadolu, çok eski devirlerden beri bilinip, insanların yaşadığı bir toprak parçasıdır. Doğu ve batı, Asya ve Avrupa kıtalarının köprüsü mahiyetinde olduğundan, çeşitli kavim, devlet, kültür ve medeniyetleri bünyesinde barındınmış ve daima göçlere, istilalara uğramıştır. Hattiler, miladdan önce 2500-2000 yılları arasında Anadolu’dan Mezopotamya’ya kadar önemli bir medeniyeti temsil ettiler. M.Ö. 2000 yıllarında Anadolu’da Hititlerin oturduğu kabul edilir. Hititler, Orta Anadolu’da M.Ö. 1850’de devlet kurarak genişlediler. Anadolu’nun tamamına yakın kısmına hakim oldular. Arkeolojik kazılarda bulunan kültür ve medeniyet eserleri meydana getirdiler. Yapılan kazılarda Alacahöyük ve Bogazköy’de Hitit eserleri bulundu. Hititler zamanında Anadolu; batıdan İyonlar, doğudan Asurlular, Urartular, güneydoğudan Hurriler ve Mitanniler’in istilasına uğradı.
M.Ö. 1000 yılında ise, Anadolu; Hititler, Asurlular, Urartular, Frikyalılar, Lidyalılar, Medler ve Perslerin hakimiyetine girdi. Daha sonra Anadolu’nun tamamı Romalıların eline geçti. Romalıların M.S. 395 yılında ikiye ayrılmasıyla, Anadolu Bizanslıların payına düştü. Bizanslılar devrinde Anadolu; Partlar, Sasaniler, Haçlılar ve Moğolların taarruz ve istilasına uğradı. On birinci yüzyıldan itibaren Anadolu toprakları Türk kavimlerinin akınına uğramaya başladı. Anadolu’nun büyük kısmını ele geçiren Selçuklular, bölgenin Türkleşip, İslamlaşmasında çok hizmet ettiler. On üçüncü yüzyıldan itibaren Anadolu toprakları Osmanlı hakimiyetine girdi.
Anadolu, Osmanlı Devletinin son zamanına kadar taarruz ve istilaya uğramadı. Yirminci yüzyılda Osmanlı Devleti’nin Birinci Dünya savaşından mağlub olarak çıkması üzerine, Anadolu toprakları bir çok Avrupa devleti tarafından istila edildi. İstiklal harbi sonunda bütün Anadolu toprakları düşmandan temizlendi ve başkent Ankara olmak üzere Türkiye Cumhuriyeti Devleti kuruldu.