Cin nedir? Cinler var mıdır? Cinler nasıl varlıklardır? İslam’da cinlerin hükmü nedir?

Cinlerin varlığı Kur’an ile sabittir. Dolayısıyla yüce kitabımıza ve Hz. Peygamber’in sünnetine inanan hiçbir müslümanın cinlerin varlığını inkâr etmesi câiz olmaz. Cinlerle ilgili müstakil sûre inmiş, onların yaratılış özellikleri ve mahiyetinden söz edilmiştir. Ayrıca müslümanların cinlerin varlığı konusunda icmâları da söz konusudur.6 Kur’an ve icmâ ile sabit olan bir konunun inkârı uygun düşmez ve hatta Tecrîdi Sârih yazarı cinlerin varlığını inkâr etmeyi küfür olarak değerlendirmektedir.

Cinlerin varlığına inanma, yalnızca İslâm’a özgü bir inanış değildir. Yahudilik ve Hıristiyanlık başta olmak üzere pek çok kültürde cin inancı mevcuttur. Asurlular, Bâbürler, Mezopotamya uygarlıkları ve eski Mısır ve Yunan kültürlerinde de cinlere ilişkin inançların varlığı bilinmektedir.8 Dolayısıyla Kur’an bu konuda yeni bir şey getirmemiş, aksine daha önceden var olan cin inancını tashih etmiş, sınırlarını çizmiş, varlık ve mahiyetleri hakkında doğru bilgiler vermiştir.9 İslâm öncesi Arap toplumunda, yeryüzünün sevk ve idaresinde iyi ve kötü ruhların etkisinin olduğuna inanılıyor, bazıları cinleri yeryüzünde oturan ilahlar olarak görüyor10 ve onların kötülüklerinden emin olmak için de onlara tapınıp kurbanlar kesiyorlardı.

İşte Kur’an, mevcut bu yanlış inançlara karşı çıkarak işe başlıyor ve cinlerin hiçbir ilâhî güce sahip olmadığını, insanlar gibi akıl ve şuur sahibi, Allah’a karşı sorumlu varlıklar oluşunu vurguluyordu. Cinler de aynen insanlar gibi Allah tarafından yaratılmış, mükellef tutulmuş, kendilerine peygamber gönderilmiş varlıklardı ve inananları olduğu gibi, inanmayanları da mevcuttu.

Allah, cinleri insanlardan önce11 ve dumansız ateşten yaratmıştır. Yaratılmış oldukları madde zikredilerek onların ruhlar ve meleklerden farklı varlıklar oluşu vurgulanmıştır. İnsanlar gibi yiyip içme, evlenip çoğalma özelliğine sahiptir. Maddî özellikleri bulunmakla birlikte, ruhaniyet yönleri ağır basmaktadır.

Bazıları insanlara olan etkisi ve gizli oluşlarından dolayı cinleri zararlı mikroplar olarak görmüşlerse de bu doğru değildir.13 Bu şekildeki bir yorum, her şeyi maddî olanda gören, onun ötesinde bir hakikat kabul etmeyen pozitivist insanın bakış açısıdır. Onların bu inkârları, yalnızca cinlerle sınırlı da değildir. Pozitivizm, bir yönüyle dinî olan her şeye karşı bir başkaldırıdır. Cinler duyu ötesi ruhanî varlıklar olduğuna göre, onların mahiyetlerine ilişkin en doğru bilgi de ancak nakil yoluyla elde edilebilir. Kur’an’ın cinlerin mahiyetine ilişkin vermiş olduğu en net bilgi, onların dumansız ateşten yaratılmış olmasıdır.

Allah cinlerin yaratılış amacını, insanlarla paralel olarak kendisine kulluk olarak belirlemektedir: “Ben cinleri ve insanları ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.” Bu âyet aynı zamanda cinlerin de insanlar gibi mükellef yani yaptıklarından sorumlu varlıklar oluşunu gösteriyor. Mükellefiyetin temel şartı, akıl ve irade olduğuna göre, cinlerin de akıl, irade ve şuur sahibi varlıklar olmaları gerekir. Akıl ve şuur sahibi olmaları sebebiyle Hz. Peygamber’e muhatap olup onu dinlemişler; bir kısmı iman ederken bir kısmı da inkâr etmiştir.

Cinler maddeden soyut ruhanî varlıklar olsa da, bazı rivayetlerde değişik suret ve şekillere girebileceği ifade edilmiştir. İnsanlara nispetle daha üstün bir güce de sahiptirler. Kısa zamanda uzun mesafeleri katedebilir, insanlara görünmediği halde onlar insanları görür, insanların bilmediği bazı hususları bilebilirler. Ancak onlar da gaybı bilemezler. Çünkü Kur’an’da gaybı bilmek Allah’a mahsus özelliklerden birisidir.

Gökteki meleklerin konuşmalarından gizlice haber çalmak isterlerse de buna izin verilmez.17 Cinlerin insanların geçmiş ve geleceğiyle ilgili bazı mâlûmatlara sahip olmaları onların gaybı bildikleri anlamına gelmez. Cinler insanlardan uzun ömürlü oldukları için, kendileriyle çağdaş olan insanların geçmişte yaşadıklarıyla ilgili bilgiye sahip olmaları son derece normaldir ve bu bilgi gayba ilişkin bir bilgi de değildir. Onların söyleyip aktarmış oldukları bilgiler daha çok geçmiş ve şimdiki zamana ilişkin bilgilerdir. Cinler de geleceği bilemezler. Ancak insanlara nispetle gizli ve yetenekleri itibariyle de gelişmiş varlıklar oldukları için, ufukları insanlara göre daha geniş olabilir, geleceğe ilişkin daha güçlü öngörülerde bulunabilirler.

Bizim için gayp konumunda olan geçmiş ve yakın gelecek, cinler için gayp değildir. Çünkü onlar bu zamanları fiilen yaşamaktadırlar.18 Ancak cinlerin insanlarla ilgili vermiş olduğu bilgiler her zaman için doğru ve net olmayabilir. Çoğu kere bin bir yalan uydurarak bunları medyumlara ve kâhinlere aktardıkları da bilinmektedir. Hatta onların bu yalanla karışık haberlerinin pek çok insanda kafa karışıklığına ve sapkınlığa yol açtığı ifade edilmektedir.

Cinler, sorumluluk itibariyle insana benzeseler de, son derce yetenekli ve latif varlıklardır; gözle görülmezler, hızla hareket edebilir ve kılıktan kılığa girebilirler. İnsanlara özgü bedenlere bürünebildikleri gibi, değişik hayvan suretlerine de girebildikleri rivayetlerde aktarılmaktadır. Dumansız ateşten yaratılmalarına karşılık, çoğu kere bu mahiyetlerinden uzaklaşarak şekil değiştirebilmektedirler.

Cinler insanlardan daha uzun ömürlü olsalar da, insanlar gibi onlar da ölümlüdürler. Hayat müddetleri bitip ecel vakitleri geldiğinde ölürler. Cinler insanlardan farklı bazı özelliklere sahip olmalarına karşılık, insanlar cinlerden üstündür. Çünkü Hz. Süleyman kıssasında cinlerden biri, “Sen yerinden kalkmadan ben sana tahtı getiririm.” ifadesine karşılık, Hz. Süleyman’ın yanında bulunan bir bilim adamının, “Sen gözünü açıp kapayıncaya kadar tahtı sana getiririm.”20 demesi de, insanların cinlerden daha üstün olduklarını göstermektedir.