Cinler, latif varlıklar olduğundan, onları aslî suretleriyle görmek ve iletişim kurabilmek mümkün değildir. Pek çok hususta bizim gibi olan cinler, bizden farklı olarak temessül de ederler yani insan havyan vb. suretlere de bürünebilirler. İnsanlar rüyalarında, ölmüş babalarının, dedelerinin temessüllerini görebildikleri gibi, gerçek dünyada da cinlerin temessül etmiş biçimlerini görebilir. Ancak bu cinlerin gerçek suretleri olmayıp, belki göründükleri maddeye yansıyan suretleridirler. İnsanların, cinlerin maddeye bürünen bu suretleriyle iletişim kurmaları ya da görüşebilmeleri mümkün görünmektedir.
Bu konuyla ilgili yaygın olarak tartışılan konulardan biri de, cinlerin insanların hizmetinde kullanılmak suretiyle onlardan yararlanmanın mümkün olup olmadığı meselesidir. Yaşadığımız toplumda cinlerin çağrılabildiği, insanların hizmetinde kullanılabildiği ve onlardan faydalanılabildiğine ilişkin pek çok düşünceye zaman zaman tanıklık etmekteyiz. Cinlerin birtakım yöntemlerle “havas ve azâim” türünden bazı metinlerin okunması suretiyle onlardan faydalanılabileceği dile getirilmekte ve yapılan bu işe de huddâmcılık36 adı verilmektedir.
Kur’ânı Kerim’de Hz. Süleyman’ın cinlerden bazılarını çalıştırdığı, onlara bazı işler yaptırdığı, onlardan yararlandığını ifade eden âyetler mevcuttur. Cinler, prangalara bağlanarak esaret altında ağır ve ince işlerde istihdam edilmişlerdir: “… Cinlerden rabbinin emriyle onun önünde çalışanlar vardı. İçlerinden kim bizim emrimizden çıkarsa, ona alevli ateş azabını tattırırız. Cinler, Süleyman için dilediği biçimde, kaleler, heykeller, havuz gibi çanaklar ve sabit kazanlar yaparlardı…”
Âyet açık biçimde cinlerin Hz. Süleyman’ın emrinde çalıştığını vurgulasa da, bunun yalnızca Hz. Süleyman’a bir lûtuf ve mûcize kabilinden bir olay olması daha muhtemeldir. Çünkü Hz. Süleyman dışında diğer peygamberlerin de cinleri hizmetinde çalıştırdığına ilişkin herhangi bir rivayet mevcut değildir.