Maalesef birçok konuda olduğu gibi bu konu da son derece yanlış bilinen ve üstelik dine mal edilen bir konudur. Bir rivayette peygamberimizin erkeğe, karısını neden dövdüğünün sorulamayacağını söylediği iddia edilmiştir. “Resulullah buyurdular ki: Erkeğe, hanımını ne sebeple dövdüğü sorulmaz.” Âlemlere rahmet olarak gönderilmiş olan peygamberimizin bu şekilde bir söz söylemesi mümkün değildir. Aynı şekilde kadın ve erkek arasındaki ilişki ve hakların Allah’ın ayetleri çerçevesinde adil bir şekilde gözetilmesini tavsiye edeceği de son derece açıktır. Üstelik peygamberimizin kadınların dövülmesine karşı çıktığı ve bunu yapanları kötüleyip azarladığına dair rivayetlerin görülmesi de mümkündür. Hem Kur’an’a hem de peygamberimizin güzel örnekliğine uygun olacak rivayetler de ancak bu türden rivayetler olabilir.
Günümüzde ülkemiz de dâhil olmak üzere birçok ülkede kadına yönelik şiddetin ne boyutlarda olduğu görülmekte ve maalesef içler acısı manzaralar ile karşılaşılmaktadır. Bu türden hadis rivayetlerinden güç alarak kadınların dövülmesi hükmü, Nisa Suresi’ndeki ayete yanlış anlam vermek suretiyle Kur’an’a da sokulmaya çalışılmıştır. Oysa ayette ‘Nüşûzundan’ (Ayrılma isteğinden/geçimsizliğinden/sadakatsizliğinden) endişe edilen kadını son çare olarak dövmek değil ondan ayrılmak gerektiği söylenmektedir. Nüşûz; boşanmak üzere kalkıp gitmek isteyen veya başka birisi ile evlenmek düşüncesi ile hareket etmeye başlayan, arayışa giren ve bu konuda geçimsizlik çıkaran anlamındadır. Ancak bu durum kadına özgü bir durum değildir. Aynı surenin ilerleyen ayetlerinde erkeğin nüşûz durumundan da bahsedilir. Dolayısıyla Nisa Suresi 34. ayette boşanma/ayrılma niyeti ile hareket eden kadının, Nisa Suresi 128. ayette ise aynı şekilde boşanma/ayrılma niyetiyle hareket eden erkeğin örneği verilmektedir. Nisa Suresi 35. ayet bu gerçeği onaylamakta, eşlerin aralarının açılmasından korkulması durumunda, hem erkeğin ailesinden hem de kadının ailesinden bir hakem ile eşlerin arasının düzeltilmeye çalışılması söylenmektedir. Kocasından boşanmak isteyen bir kadının kocası tarafından dövülmesinin kadını bu kararından vazgeçirmeyeceği aksine daha da ısrarla bu ilişkiyi bitirmek isteyeceği açıktır. Eşine şiddet uygulayan bir erkek için hakemlik yapacak bir durum kalmamış demektir.
Ayette geçen ‘darabe’ kelimesinin Kur’an’da örnek vermek, anlatmak, vazgeçmek/uzaklaşmak/bırakmak, dolaşmak, sefere (savaşa) çıkmak, yola çıkmak/yolculuk etmek, dövmek (Meleklerin, inkârcıların canını alırken yüzlerine ve sırtlarına vurması ve savaşta inkârcıların boyunlarına ve parmaklarına vurmaları), değneği taşa vurmak, yola vurmak/çıkmak, darbe indirmek (Hz. İbrahim’in putları kırması), alçaklık (damgası) vurulmak, kişilerin arasını ayırmak, kulağa ağırlık vurmak (derin uykuya daldırmak) gibi birden çok anlamda kullanımı vardır. Kelimenin ne anlama geldiği, ayetin bağlamından anlaşılır. ‘Darabe’ fiili hiçbir ayette bir insanın başka bir insanı dövmesi anlamında kullanılmaz. Kur’an ayetlerinde bir insanın kendisine ya da başka bir insana vurması anlamında yüze vurup tokat atmak (sakket), yumruk atmak/iteklemek (vekeze), alenen zina eden erkek ve kadına uygulanması öngörülen yüz celde (cilt üzerine hafif vuruşlar) cezasındaki vurma eylemi (ıclidu) ve namuslu kadınlara zina suçlamasında bulunup dört şahit getiremeyen kimselere uygulanması öngörülen seksen celde (cilt üzerine hafif vuruşlar) cezasında (ıclidu) farklı fiillerinin kullanıldığı, ancak bunların hiç birinde ‘darabe’ fiilinin kullanılmadığı görülür.
Yukarıdaki örneklerden de görülebileceği gibi ‘darabe’ fiili, meleklerin inkârcıların canını alırken yüzlerine ve sırtlarına vurmaları ve savaşta inkârcıların boyunlarına ve parmaklarına vurmaları için kullanılır. Savaş sırasında gerçeği yalan sayan inkârcıların boyunlarının vurulmasında da kullanılır. Dolayısıyla ‘darabe’ fiili Nisa Suresi 34. ayetinde bir insanın başka bir insanı dövmesi anlamında değil ondan ayrılması/uzaklaşması anlamında kullanılmıştır. Kur’an’da birbiri ile anlaşamayan ve boşanma durumuna gelen eşlere “güzellikle ayrılın” şeklinde karşılıklı haklara riayet edilecek biçimde insani ve medeni bir ölçü belirlenmekte ve boşanma sürecinde şiddeti çağrıştıracak en ufak bir durum söz konusu edilmemektedir. Yine Kur’an’da peygamberimiz eşlerine “Dünya hayatını ve süsünü (refahını) istiyorsanız, gelin sizi yararlandırayım (mehrinizi vereyim) ve sizi güzellikle bırakayım (boşanalım).” demesi istenmektedir. Ayetten açıkça görülebileceği gibi boşanma durumunda erkeğin kadına şiddet uygulaması değil ondan güzellikle ayrılması gerekir. Peygamberimize bunu söyleten Allah’ın, geçimsizlik ya da kadının ayrılmak istemesi gibi bir durumda erkeğe eşini dövme hakkı vereceğini düşünmek mümkün değildir. Erkeğin kadından üstün olduğunun ya da erkeğin eşini dövme hakkının bulunduğunun iddia edildiği bir dinde, bu şekilde erdemli ve medeni bir insana ve inanana yakışacak şekilde uyarıların yer almayacağı açıktır.
Eşler arasındaki ilişkilerde iki tarafın da birbirlerini dövme hakları yoktur. Dövmek bir hak değildir. İki taraftan da bu şekilde eylemde bulunan kişi, yakışıksız ve çirkin bir eylemde bulunmuş demektir. Allah erkeğe de kadına da böyle bir hak vermediği gibi ayetlerde erkek ve kadının, aralarında sevgi ve rahmet olması için birbirlerine eş olarak yaratılmalarının Allah’ın ayeti olarak ifade edildiği ve bu şekilde aralarındaki ilişkinin nasıl olması gerektiğinin de tarif edilmiş olduğu görülebilir.