Falcılık nedir? Falcılık felsefesi ve inancı nedir? İslam’da falcılık var mıdır?

Fal, “geleceği öğrenmek, şans ve kısmeti anlamak amacıyla oyun kâğıdı, kahve telvesi ve el yazısı gibi şeylere bakarak anlam çıkarma ve çeşitli tekniklerle gelecekten ve bilinmeyenden haber verme işi ve gizil kişilik özelliklerini ortaya çıkarma sanatı” olarak tarif edilmiştir.6 “Uğur, tâlih, baht” gibi anlamlara da gelen terim, birtakım nesnelerden hareketle insanın karakteri ve geleceğiyle ilgili yorum yapma ve tahminde bulunma şeklindeki bütün esrarengiz faaliyetleri ifade etmek için kullanılmaktadır.

Tarifinden de anlaşılacağı üzere fal, birtakım araç ve gereçlerden hareketle tahminde bulunma ve yorum yapma faaliyetidir. Falın konusu ve fal bakma esnasında kullanılan malzemeye göre el falı, kâğıt falı, kahve falı, kuş falı vb. çeşitlere ayrılmaktadır. Tarih boyunca pek çok uygarlıklarda falcılık benzeri uygulamalara rastlanmaktadır.

Gaybı bilme, insanın geleceğini bilme ve kaderini değiştirme türünden her çeşit faaliyet dinimizce yasaklanmasına rağmen, İslâm toplumlarında da fal, zar, astrolojik fallar, kurşun dökme, tarot vb. pek çok falın varlığını sürdürdüğünü görebilmekteyiz. Falcılıkta ruhlar, cinler ve şeytanlar gibi birtakım ruhanî varlıklarla temas kurma, onlardan bilgi alma ve insanlara aktarma söz konusu değildir. Fal daha çok insan karakteri ve geleceği ile ilgili iyimser yorumda bulunma şeklinde ortaya çıkmaktadır.

Falcılık, isim ve şekil itibariyle farklılık arzetse de, tarihten günümüze kadar pek çok kültürde değişik biçimleriyle var olmuştur. Dünyanın değişik kültürlerinde olduğu gibi ülkemizde de değişik şekilleriyle varlığını sürdürmektedir. Çünkü insanoğlunun bilinmeyene ve saklı olana karşı merakı var olduğu sürece falcılık türünden bâtıl, boş inançlar da var olmaya devam edecektir. Bilinmeyeni bilmek, gelecek hakkında bilgi sahibi olmak ve dolayısıyla kendi kaderine hükmetmeye çalışmak her insanın yapısında mevcut özelliklerden biridir.

İnsanın bilinmeye merakından başlayan bu iş, zaman içinde bazılarının bu işi meslek edinmesiyle farklı bir boyut kazanmış ve artık günümüzde biraz da menfaat ilişkisine dayalı olarak her toplumda şu veya bu şekilde var olmayı sürdürmüştür. Bunlar falcı, kâhin, şifacı, bakıcı ya da medyum gibi isimlerle anılmaktadırlar. Bu kişiler kendilerinde mevcut mistik sezgi gücüne dayanarak görünmez varlıklarla temasa geçerek ya da tabiattaki bazı nesne ve varlıkların durumlarını yorumlayarak bu konuda söz sahibi olduklarını iddia etmişlerdir.

Fal, bilinmeyenle ilgili yorum ve tahminde bulunması ve gelecekten haber verme esasına dayanması yönüyle kehanete benzese de, mahiyeti itibariyle kehanetten farklıdır. Daha sonra ayrı başlık halinde ele alınacağı üzere kâhin, cin, şeytan ve ölülerin ruhları gibi birtakım ruhanî varlıklarla iletişim kurduğu ve onlardan edindiği bilgiyi insanlara aktardığı ve geleceğe ilişkin bilgisinin de oraya dayandığını iddia etmekte iken, falcıların böyle bir iddiası yoktur. Başka bir anlatımla kâhinlik cinler ve şeytanlar aracılığı ile icra edilir. Falda ise tahmin ve öngörü yeteneği güçlü insanların birtakım eşya ve olaylardan hareketle yorum ve tahminde bulunması söz konusudur. Falcının öngörü ve tahminde bulunması için herhangi bir riyâzete ve gizli varlıklarla iletişim kurmasına gerek yoktur. Yalnızca birtakım nesnelere bakar ve bazı öngörülerde bulunur.

Falcıların ortaya koydukları yorum ve tahminlerin pek çoğunun gerçekle ilgisi olmadığı gibi, bunların dinî bir geçerliliği de söz konusu değildir. Pek çok insanın kayıp bir nesneyi bulmak veya gelecekle ilgili bir konuda karar vermek için falcılara başvurdukları bilinen bir husustur. Bununla birlikte falcıların kayıp bir eşyayı bulma veya gelecekle ilgili bir konuda doğru bilgi verme güçleri bulunmamaktadır. Onların bütün yaptıkları kendilerine başvuran kişilerden elde ettikleri ön bilgilerden hareketle bazı tahminlerde bulunmaktan ibarettir. Kendilerine başvuran kişilerden ad, soy ad, baba adı, meslek ve fal baktırmak istediği konu gibi bazı ön bilgileri alan falcı, bunlardan hareketle bazı tahminlerde bulunur.8 Bu tahminlerden birkaçı isabetli olabilse de çoğunluğu falcının kişisel yorumunu içermekte olup hakikatle bir ilgisi bulunmamaktadır.

Kur’ânı Kerim’de doğrudan falla ilgili bir âyet mevcut değilse de, Câhiliye kültüründe yaygın bir gelenek olan falcılık eleştirilmiş ve reddedilmiştir. Bilindiği üzere Câhiliye Arapları’nda falcılık oldukça yaygındı ve önemli bir işe girişecekleri zaman fal oku çekerler ve çektikleri oka göre de o işin kendileri için hayırlı olup olmadığına karar verirlerdi ve fal tutmanın onlar için önemli bir yeri vardı.

Kur’an, “Ey iman edenler! İçki, kumar, dikili taşlar ve fal okları, ancak şeytan işi birer pisliktir. Onlardan kaçının ki kurtuluşa eresiniz” âyeti ile fal oklarıyla tâlih belirlemeyi ağır bir dille eleştirirken başka bir âyette ise fal oklarıyla kısmet aramayı açıkça haram olan günahlar arasında saymaktadır.

Kur’an’a göre Allah, bütün âlemlerin mutlak hâkimidir ve gayba ilişkin her türlü bilgi onun uhdesindedir12 ve Allah bildirmedikçe hiç kimse gaybı bilemez. Falcıların, olayların iç yüzü veya gelecekle ilgili her insanın bildiğinden fazla bir bilgileri mevcut değildir. Hz. Peygamber de Câhiliye dönemi uygulamalarında bulunan kuş adları, sesleri ve uçuşlarından uğursuzca anlamlar çıkarma veya çakıl taşı, nohut ve bakla gibi nesnelerle “fal tutma” gibi âdetleri bu kapsamda değerlendirmiş ve bunların bir hakikatinin olmadığını bildirmiştir.

Çünkü fal uygulamasında uğur ve uğursuzluk ya da iyilik ve kötülük doğrudan Allah’a değil, fala aracılık eden söz konusu vasıtalara verilmekteydi14 ve bu durum İslâm’ın tevhit inancına ters düşmekteydi. Benzer şekilde fal ve benzeri uygulamalara itibar edip ona göre hayatını şekillendirenlerin Hz. Peygamber’i inkâr etmiş sayılacağı, namazlarının kabul edilmeyeceği ve cennete de giremeyecekleri bazı hadislerde vurgulanmaktadır.

Her ne kadar yaşadığımız dünyaya olumlu bakma ve iyimser yorumlar yapma dinimizce hoş karşılanmaktaysa da, bu durum geleceğe ilişkin bilgiler verme, olayların gizli taraflarını ifşa etme gibi gaybî konuları asla içermemektedir. İnsanın geleceğini bilme veya kaderini değiştirme iddiası taşıyan, zorda kaldığında Allah’tan değil de diğer insanlardan yardım istemeye sevkeden ve insanları karamsarlığa iten her çeşit davranış dinimizce yasaklanmıştır.