Peygamberimiz son derece cömert olduğu hâlde dilenciliği hiç sevmezdi, şöyle buyururdu: “Sizden birinizin bir ip alıp da bir demet odun bağlayarak getirip satması ve böylece Allah Teala’nın o kulunun şerefini şuna buna yüzsuyu dökmekten esirgemesi, elbette ki dilenmesinden hayırlıdır.”
Peygamberimizin uzun süre hizmetinde bulunan Enes ibn Mâlik (ra.) anlatıyor:
“Ensardan biri Peygamberimize gelerek sadaka istiyor. Peygamberimiz;
—Evinizde bir şey var mı, diye soruyor. Adam;
—Evet, bir sergim var, yarısının üzerine yatıyor, yarısı ile de örtünüyorum. Bundan başka su içtiğim bir de kabım var, diyor. Peygamberimiz;
—Haydi kalk bunları getir, buyuruyor. Adam kalkıyor, bunları getiriyor. Peygamberimiz bunları eline alıyor ve;
—Bunları satın alacak yok mu, buyuruyor. Bir adam;
—Ben bir dirheme alabilirim, diyor. Peygamberimiz iki veya üç defa,
—Daha fazla veren yok mu, diyor. Birisi;
—İki dirheme alabilirim, deyince, Peygamberimiz onları bu zata iki dirheme satıyor. Aldığı iki dirhemi eşyanın sahibine veriyor ve şöyle buyuruyor:
—Bir dirhemle çocuklarına yiyecek al. Bir dirhemle de bir ip satın al, sonra odun keserek çarşıya getir ve sat, on beş gün gözüme görünme. Bu adam Peygamberimizin dediğini yapmış, on beş gün sonra gelerek on dirhem kazandığını, bunun bir kısmıyla elbise, bir kısmı ile de yiyecek aldığını söylemiş. Bunun üzerine Peygamberimiz;
—Böyle (alın teri dökerek) yaşamak mı daha iyi, yoksa kıyamet günü alnında dilencilik damgası ile Allah’ın huzuruna çıkmak mı iyi?” buyurdu.
Ebû Sa’îd elHudrî (ra.) anlatıyor:
“Ensar’dan bazı kimseler peygamberimizden sadaka istemişlerdi. Peygamberimiz de bunlara vermişti. Sonra bunlar yine istediler, Peygamberimiz de yine verdi. Üçüncü bir defa daha istediler, Peygamberimiz de verdi. Hatta yanında bir şey kalmadı. Sonra şöyle buyurdu:
—Sadaka malından yanımda bulunanı verdim. Başkalarına vermek için sizden kesinlikle bir şey saklamadım. Kim ki dilenmekten sakınırsa, Allah o kimseyi afif (temiz) kılar. Kim de insanlardan müstağni olmak isterse, Allah o kimseye zenginlik ihsan eder. Kim ki sabretmek isterse Allah ona da sabır verir. Sabırdan daha hayırlı, sabırdan daha geniş bir nimet, kimseye verilmemiştir.”
Peygamberimiz kendisi ve yakınları için sadaka kabul etmezdi. Bir kere torunu Hz. Hasan küçük iken sadaka olarak verilmiş olan hurmalardan bir tanesini ağzına koydu. Bunu gören Peygamberimiz;
—Tükür, tükür, bizim sadaka yemediğimizi bilmiyor musun, buyurmuş, Hz. Hasan da o hurmayı atmıştı.