Allah hiçbir varlığı, kendi türünden ya da başka türden bir varlığı saptırması için yaratmaz. Şayet yaratmış olsa, o varlığa başkalarını saptırması nedeniyle hesap sormaz. Çünkü başkalarını saptırmak için yaratılmış ve tercih seçeneği bulunmayan bir varlık, yaptıklarından sorumlu olmaz. Allah, böyle bir şeye ihtiyaç duymaktan da bu türden yollara başvurmaktan da uzaktır. Dolayısıyla İblis gibi bir varlığın yaratılmış olmasının nedeni insanları saptırsın diye değildir. Kur’an’da İblis’in cinlerden olduğu söylenir. Cinler ise tıpkı insanlar gibi özgür irade ve sorumluluk sahibi varlık türleridir. Allah, insanları ve cinleri yalnız kendisine kulluk etsinler diye yaratmıştır. İçlerinden iman edenler olduğu gibi, gerçeği inkâr edip yalanlayanlar da vardır. Dolayısıyla içlerinden
inkâr ve nankörlük edenler, kendileri gibi olan insanlarla birlikte cehenneme gireceklerdir. Dolayısıyla İblis’in Allah’ın emrine karşı gelerek büyüklenmesi, Allah’ın onun için yazmış olduğu bir kader değil kendi iradesiyle gerçekleştirmiş olduğu bir eylemdir. Allah hiçbir insanı saptırmadığı ancak gerçeği yalanlayarak sapmak isteyen insanlara da engel olmadığı gibi Allah İblis’i de saptırmamış ve sapmasına engel olmamıştır. İblis, derin bir ümitsizlik içinde Allah’ın rahmetinden umudunu kesen anlamına gelir. Bu kelimenin, bazı ayetlerde bu anlamda kullanıldığı görülebilir. İblis, nefsine zulmederek büyüklenmiş, Allah’ın emrine karşı gelmiş ancak pişman olup hatasını kabul etmediği ve Allah’a yönelip tövbe etmediği için bir daha affedilmemek üzere kovulup lanetlenmiştir.
İblis’in bir melek olup olmadığı da merak edilir. Oysa az önce de dikkat çekildiği gibi Allah’ın emrini yerine getirmediğinin ifade edildiği ayette onun cinlerden olduğu açıkça beyan edilir. İblis meleklerden olsaydı Allah’ın emirlerine karşı gelmezdi. Meleklerin Allah’ın emirlerine karşı gelmedikleri, Allah’ın sözüne aykırı hareket etmedikleri ve yalnız Allah’ın buyruğuna uydukları Kur’an’da açıkça ifade edilir.
Birçok kişi İblis’in neden ve nasıl olup da Allah’ın emrine karşı geldiğini anlamakta güçlük çekmekte, bu yüzden Allah’ın İblis’i insanları saptırması için yarattığını zannetmektedir. Oysa bu durumun anlaşılması sanıldığı kadar güç değildir. Allah’ın yaratmış olduğu insan ve cin türünden varlıkların bir kısmının iman ya da inkâr etmesinde olduğu gibi, İblis de büyüklenmiş ve Allah’a karşı nankörlük etmiştir. Tıpkı Allah’a karşı nankörlük edip büyüklenen insanlar gibi. Birçok insan Allah’a nankörlük etmekte, O’na karşı gelmekte, ortak koşmakta hatta varlığını inkâr edebilmektedir. İnsanlar özgür iradeleri ile tercihlerini yaparlar. İblis de tercihini yapmış, nankörlük ederek büyüklenenler arasına katılmış, pişman olmaması ve inadı nedeniyle Allah’ın rahmet ve merhametinden mahrum bırakılmıştır.
İblis, Allah katından kovulan varlığın adıdır. Şeytan ise hayırdan, haktan ve rahmetten uzaklaşmış varlıkların genel adıdır. Bu yüzden şeytanlar hem insanlardan hem de cinlerden olurlar. Dolayısıyla İblis aynı zamanda şeytandır. Kur’an ayetlerinde şeytanların onlara birtakım vesveseler vermek suretiyle insanları kışkırtmaya ve saptırmaya, onları boş kuruntularla oyalamaya, içki ve kumar yoluyla insanlar arasına düşmanlık ve kin sokmaya ve bu yolla insanları Allah’ı anmaktan ve ibadet etmekten alıkoymaya, kalpleri katılaşmış olanlara yaptıkları kötülükleri çekici göstermeye, insanları kötü ve çirkin olana çağırmaya ve bazen de onları Allah’ın bağışlayıcılığına ve
merhametine güvendirerek aldatmaya çalışacakları, insanlara boş vaatlerde bulunacakları ve onlara düşmanlık yapacakları ancak tüm bunlara rağmen gerçekte insan üzerinde onları bu türden sapkınlıklara zorlayacak bir güce sahip olmadıkları ve hesap günü saptırdıkları kimseleri yarı yolda bırakarak kendilerini kurtarmaya çalışacakları hatırlatılır. Şeytanların; gerçek anlamda inanan, riyaya sapmamış samimi kullar üzerinde hiçbir etkisi olmayacağı Kur’an’da açıkça ifade edilir. Samimi kullar, Rablerinin ayetleri doğrultusunda, şeytanın insana aldatmacadan başka bir şey vadetmeyeceğini bilirler. İblis de insan ve cin türünden şeytanlar da Allah’ın ihlaslı ve samimi kullarına etkide bulunamayacaklarının farkındadırlar. Şeytanlar insanları kötülüğe teşvik edebilirler ancak kimseyi kötülük yapmaya zorlayamazlar. İyi olanı da kötü olanı da yapacak olan insandır. Dolayısıyla eylemlerimizin ahlaki sorumluluğunu üstlenmemiz ve suçu şeytanın üzerine atamayacağımızı bilmemiz gerekir. Rabbinin yoluna giren iyi olana yönelir. Şeytanın adımlarını izleyen ise gerçekten uzaklaşır ve sapkınlığa sürüklenir.
Emre Dorman