Bir erkeğin şahitliği ile bir kadının şahitliği birbirine eşittir. Aralarında herhangi bir fark bulunmamaktadır. Erkek olsun kadın olsun Allah katında da dünyevi hukuk karşısında da eşittirler. Kadının şahitliğini yarım sayan hiç kimse, işleyeceği bir suç karşısında erkeğe göre kadının yarı ceza almasını savunmayacaktır. Kur’an’ın en uzun ayeti olan vadeli borçlarla ilgili açıklamanın yapıldığı ayet, bir erkeğin şahitliğinin iki kadının şahitliğine eşit olduğu konusunda delil olarak getirilir ya da Kur’an’ın erkeği kadından üstün tuttuğunu ileri süren çevreler tarafından Kur’an’a yönelik bir eleştiri olarak kullanılır.
Öncelikle bu ayet ile ilgili son derece yanlış olan bir algıya dikkat çekmek gerekir. Ayet, genel şahitlikle ilgili değildir. Ancak maalesef birçok kişi bu ayetteki şahitliği genel şahitlik zannetmektedir. Ayette vadeli borçlanmalar ile ilgili yapılması gereken şahitlikten bahsedilmektedir. Dolayısıyla ticaret hayatının içinde biraz da sıkıntılı sonuçlar doğurabilen vadeli alışveriş ilişkisi üzerinden bir şahitlik düzenlemesi getirilmiştir. Bu ayetten hareketle genel şahitlik konusunda bir erkeğe karşılık iki kadın şeklinde bir kıyaslama yapmak söz konusu değildir. Kur’an’da diğer meseleler ile ilgili de birçok ayette şahitlik konusuna dikkat çekilir. Hiçbirinde bir erkeğin şahitliğinin iki kadının şahitliğine eşit olduğu yönünde bir açıklama bulunmaz. Ayetler, şahitler ile ilgili cinsiyet ayrımı yapmaz.
Bu ayetteki meseleye gelince, esasen Allah vadeli borcun yazılıp kayıt altına alınmasını söylemekte ve bu duruma iki erkeğin şahitlik etmesini istemektedir. Bu durumun gerçekleşebilmesi için iki erkeğin bulunup, onların huzurunda işlemin gerçekleştirilmesi esastır. İki erkeğin bulunmasının mümkün olmadığı bir durumda bir erkek ile iki kadın şeklinde bir düzenleme getirilmiştir.
Vadeli borçların yazılmasında bir erkek şahit yerine, iki kadın şahit getirilmesi gerektiği şeklindeki hüküm, kadının ahlaki ve akli melekeleri ile ilgili bir durum değildir. Bu farklılık genel itibariyle, kadınların ticari iş ve sözleşmelere erkeklere nazaran daha az aşina olmaları ve bu konuda hata yapmalarının daha kolay olabileceği ile ilgili bir durum olarak düşünülebilir. Öte taraftan iki kadın şartı, kadınlardan birinin işin içinden çıkamaması ya da meseleyi tam olarak hatırlayamaması gibi bir durumda diğer kadının devreye girmesi içindir. Yoksa kendisinden beklenen tanıklığı gerektiği gibi yapması durumunda, bir kadın ile iş neticeye bağlanmış olacağı için ikinci kadının görüşüne başvurmaya gerek kalmayacaktır. Günümüz dünyasında kadınlar da erkekler gibi iş ve ticaret hayatının içinde olabildikleri için her ne kadar ayetin açık hükmü gereği yine de iki erkeğin olmadığı durumda bir erkek ve iki kadının şahit olması gerekli olsa da, bu konuda tecrübe sahibi bir kadın tek başına gerekli şartları taşıyabileceği için ikinci kadının görüşüne başvurmaya gerek kalmayacaktır.
Öte taraftan ayette, şahitlerin de bu vadeli borç ya da alışverişi kayıt altına alan yani onu yazan kişilerin de zarara uğratılmamaları yani mağdur edilmemeleri söylenmektedir. Olası bir anlaşmazlık ya da husumet durumunda şahitlerin baskı ve tehdit türünden ya da borçtan sorumlu tutulmak gibi bir haksızlık karşısında mağduriyet yaşamamaları için açık uyarıda bulunulmuştur. Esasen bu gibi bir borçlanma ya da vadeli alışveriş durumu için şahitliğin iki erkeğe yüklenmiş olması kadını aşağı görmek değil, olası bir mağduriyet durumuna karşı kadını koruma altına almak olarak da düşünülebilir.
Kur’an, kadın ile erkeğin şahitliğini bir tutar, hiçbir yerde “bir erkeğin şahitliği iki kadına eşittir.” diye bir ifade geçmez. Az önce de ifade edildiği gibi diğer birçok konudaki şahitliklerde örneğin vasiyet konusundaki şahitlikten söz eden ayetlerde ya da iffetli kadınlara zina suçlamasında bulunulması durumunda dört şahit getirilmesinin emredildiği ayette veya boşanma durumunda kadının iddet süresinin dolması sonrasında iki kişinin şahit tutulması konusundakonu cinsiyetle ilişkilendirilmemiş ya da bir erkek iki kadın şeklinde bir ölçü verilmemiştir.
Nur Suresi’nin örnek verilen ayetlerinden de görüldüğü gibi, kocası tarafından zina suçlamasına uğrayan kadın, eğer suçlayan erkeğin kendisinden başka şahidi yoksa, dört defa yemine davet edilir ve kendisinden beşincide yalan söylemesi durumunda Allah’ın lanet ve gazabının üzerine olmasını söylemesi istenir. Her iki taraf da aynı şekilde dörder defa yemin eder ve beşincide aynı şeyi söylerler ve sonunda kadının yemini esas alınır ve kadın suçlamadan kurtulur. Dolayısıyla bu gibi bir durumda kadının şahitliği erkeğin şahitliğinden üstün tutulur. Kısacası meselenin genel şahitlikle ilgisi yoktur. Ayrıca Kur’an’da erkeğin şahitliğinin kadının şahitliğinden üstün tutulduğu bir konu olmamasına rağmen örnek verilen ayette kadının şahitliğinin erkeğinkine üstün tutulduğu görülebilmektedir.
Emre Dorman