SEREYÂN-I VÜCÛD
Arapça, varlığın sirayet etmesi, bulaşması demektir. Rahmanî soluk, mukaddes feyz. Âlem ve insan, bu feyzin pırıltılarıdır.
Arapça, varlığın sirayet etmesi, bulaşması demektir. Rahmanî soluk, mukaddes feyz. Âlem ve insan, bu feyzin pırıltılarıdır.
Arapça, yatak, döşek, taht gibi anlamları ihtiva eden bir kelime. İlâhiyye makamında (Mekâne) bulunan Rahmani mertebe.
Farsça, serserilik, başıbozukluk demektir. İlâhî iradenin hükmü (tahakkümü) ile, sâlikin kendi irade ve muradına karşı çıkması.
Mevlevî tabiri olup, kudüm çalan (Kudum-zen) larm başına, “Ser-Kudûmî” denir. Mevlevî ayinini idare eden kişi. Bu görevi yapanlar, Mevlevî erkanına dahildir. Bir kısım erkan evlenemediği halde, bunlar evlenebilirdi.
Arapça, ebedî anlamına gelir. Evveli ve ahiri (önü ve sonu) olmayan. Evveli olmayana ezelî, ahiri olmayana ebedî denir. Sermedîlik, Allahü Teala’nın sıfatıdır.
Farsça, başı ayak etmek, demektir. Mevlevîlikte, kusur işleyen bir müridin cezalandırılması olayına, ser-pa etmek denir. Aşçıbaşı veya (Konya’daki dergahta) tarikatçı tarafından, suçlu müridin semahane, yahut meydan’da sikkesi alınır, ayakkabıları dışarı doğru çevrilir. Bununla, kusurlu mürid, tarikatten düşkün hale getirilir. Ser-pâ edilen kişi, yere niyaz eder, arkasını dönmeden kapıya gider, ayaklarını içeriye çevirip giyer, eşiği öpüp, … Devamını oku
Farsça-Arapça, baş ahçı anlamındadır. Mevlevî tabiridir. Mevlevîlikte, Konya’daki Mevlana makamında, Ser-tarik dede’den sonra gelen bir rütbeye sahipti. Tekkenin maddi -dünyevi işleri, sert-tabbah’a bırakılmıştı. Yeni intisab edenlerin terbiyesi ile de, meşgul olurdu. Yeni gelenleri 1001 günlük hizmet süresi şeklinde tanımlanan çileye sokar ve takip işini kazancı dede’ye verirdi.
Farsça-Arapça, tarikat başı anlamına gelir. Mevlevî tâbiri. Çelebi Efendi’nin yardımcısı ve Konya Mevlevî-hânesi’nin Şeyhi yerindeki kıdemli dede’nin unvanı, “Ser-tarik” idi. Çelebi Efendi’nin, Konya’dan bir yere gitmesi durumunda, mukâbele-i şerif dışında, her işe bakardı. Birisi Şeyh-i tekke-i islâm’a ser-tarik Birisi mekteb-i kere ü adle râhber. Seyyid Vehdi
Farsça, baş ve ayak demektir Mevlevî tabiridir. Mevlevî disiplinindeki cezalardan biridir. Mürid, fukara elbisesini çıkarır, eski elbisesini giyer, mevlevî-hâneyi terkederdi. Seyyah vermekden (bkz. Seyyah Vermek) daha ağır bir ceza idi. Seyyah verilenin yeniden dergaha dönmesi mümkün ise de, “Ser ü Pay” edilen bir daha dönemezdi.