Zahidiyye nedir?
Tâcüddin İbrahimü’z-Zâhidi’l-Geylânî (ö. 690/1291 )’ye dayandırılan bir tasavvuf okulu. Ekberiyye’nin kolu.
Tâcüddin İbrahimü’z-Zâhidi’l-Geylânî (ö. 690/1291 )’ye dayandırılan bir tasavvuf okulu. Ekberiyye’nin kolu.
Dış, dışa ait, zuhur eden, ortaya çıkan, görünen gibi anlamları olan Arapça bir kelime. ez-Zâhir, Allah’ın güzel isimlerinden biridir. Allah bu isim gereği, hikmeti, kudreti, sıfatlarıyla görünür, zuhur eder. Zahir, görünen âleme de denir. Mukabili Bâtın’dır. Zâhirü’l-ilm: Mümkinatın a’yânlarından ibarettir. Zâhirü’l – vücûd: isimlerin tecellîlerinden ibarettir. Zâhirü’l-mümkinât: Mümkinlerin Hakk’ın sıfat ve aynları suretinde tecellî etmesidir. … Devamını oku
Farsça, yara, bere demektir. Kudüm çalınan iki karış uzunluğundaki çubuklara, zahme denir. Erenlerin aleyhinde konuşan kişi, eğer bir kaza belaya uğrarsa, “erenlerin zahmine uğradı” veya “zahm yedi” denir.
Arapça, anan, hatırlayan, zikreden demektir. Tekkelerde âyin esnasında, dervişlerin zikirlerini hareketlendirmek için, ilahî okuyan kişilere zâkir denir. Ayinde, zikir çeken diğer dervişlere de zâkir denir. Zâkirleri idare eden kişiye ser-zâkirân denir. Bu, zâkirbaşı diye Türkçeleştirilebilir. Zakirler arasında, def, zilsiz def, kudüm ve ney çalanlar da bulunurdu. Aleviler, saz çalıp nefes okuyanlara zâkir derler.
Arapça, zulmeden demektir. Bela gelince fer-yad eden, gaflet ve alışkanlık üzere ibadet eden, Allah’ı dilden (kalbten değil) zikreden, Allah’ı dünyevî sebeplerden dolayı seven kişiye, zâlim denir.
Türkçede de aynı mânâda kullanılan Arapça bir kelime. Hakîmlere göre, Atlas feleğinin hareketinin sayısına zaman denir. Sultan anlamında da kullanılır. Kâşânî’ye göre, indiyye mertebesine izafe ve nisbet edilen ân-ı dâime zaman denir.
Kap, maharet, ustalık, hal, durum anlamlarında Arapça bir kelime. Kötü huylardan uzaklaşmak, iyi huyları kazanmaya çalışmak. Allah için çalışmak ve bunu fazla görmemek. Beden zarf, ruh mazruftur.
Arapça, öz demektir. Bir şeyin kendisi, bir şeyi, o şey yapan ve öteki şeylerden ayıran mâhiyet. Zât, isimlerin ve sıfatların vücudlarında değil aynlarında kendisine dayandığı emr. Her isim veya sıfat bir şeye dayanır. Bu şey, o zâttır. O şey Anka gibi ma’dûm veya mevcud olsun, her iki durumda eşittir. Mevcut iki çeşittir: Biri sırf mevcuttur, … Devamını oku
Arapça, açı, köşe, evin küçük bir köşesi veya odası gibi manaları ihtiva eden bir kelime. Tekkenin küçüğüne verilen isim. Zaviyeler genel olarak, şehir ve kazaların kenarlarında, uzakça yerlerde kurulurdu. Mecaz olarak dünyaya da zaviye denir.
Arapça, Farca, zaviye sahibi anlamını ihtiva eden bir tâbir, iki kelimeden oluşmuştur: Zaviye ve dar. Dar: Sahip anlamındadır. Küçük tekke denilen zaviye şeyhlerine zâviye-dâr denirdi.