Kuran nasıl okunur? Kuran en güzel nasıl okunur? Kuran okuyan kişiler ücret alabilir mi? Kuran okuma ücreti olur mu?

Kur’an’ı en güzel şekilde okumak ve anlamak için öncelikle Kur’an’ın gönderiliş amacının farkında olmak gerekir. Kur’an’ın ilk emri olarak kabul edilen ‘ikra’ yani ‘oku’ emrinin ve aynı zamanda ayetlerde geçen “tilâvet, tertîl ve kıraat” gibi kavramların ne anlama geldiğini doğru anlamak gerekir. Kur’an’ın okunmasına yönelik bu türden kavramlarının genellikle güzel sesle okunması olarak algılandığı ve Kur’an’daki karşılıklarının göz ardı edildiği görülmektedir.

Oysa sözlükte okumak ve tâbi olmak anlamına gelen tilâvet; bir terim olarak Kur’an’ı emir ve yasaklarını, teşvik ve uyarılarını dikkate alarak okumak ve tüm buyruklarını hayata geçirmek suretiyle ona uymak yani “manasını anlayarak ve gerektiği gibi davranarak Kur’an’ı hayatın merkezine almak” anlamına gelmektedir. Kur’an’ı ‘yavaş yavaş ve düşünerek okumak’ anlamına gelen ‘tertîl’ ile ‘okumak’ manasına gelen ‘kıraat’, tilâvet ile yakından ilgilidir.

Görüldüğü gibi Kur’an’ın okunmasına yönelik kavramların hiçbiri, anlamı bilinmeden seslendirmek demek değildir. Allah’tan gelen vahyin, hakkı gözetilerek tilavet edilmesi gerekir. Yalnız bu şekildeki okuma, gerçek anlamda vahye inanma göstergesi olabilir. Yine Kur’an’da gerçek anlamda kazananlardan olmanın temel gerekliliklerinden birinin, Kur’an’ın tilâvet edilerek okunması olduğuna dikkat çekilir.

Kur’an okurken, Allah’ın sözleri ile muhatap olmanın vereceği bir yakınlık ve muhabbet ile Kur’an’ı okumak gerekir. Ayetlerde dikkat çekilen şeylerden kendimize dersler çıkarmamız ve hatalarımız ile yüzleşmemiz gerekir. Kur’an bizim dışımızdaki kişiler için inmiş bir kitap değildir. Ayetler tüm insanlara hitap etmektedir. Bu yüzden ayetleri okurken sanki başkalarına hitap ediyormuş gibi değil bizzat bize hitap edildiği gerçeğini göz önünde bulundurarak okumamız gerekir. Ayetler bizi olumlu anlamda değiştirmeli ve dönüştürmelidir. Gerçek anlamda erdemli bir insan olmamıza sebep olmalıdır.

Kur’an, hayatımıza yön veren bir kitap olmadıkça onu ne kadar okusak da hayatımızda bir anlam ve değeri yok demektir. Kur’an ayetleri ilahi bir beyan olarak bir anlamda hayatımız için bir kontrol listesidir. Bu yüzden hayatımızın içindeki her şeyin, Kur’an’ın onayından geçmesi gerekir. Hata ve yanlışa düşmemek için bu ilahi listenin sürekli olarak gözden geçirilmesi ve çarpıklıkları düzeltme vesilesi olarak görülmesi gerekir.

Toplumun Kur’an ile ilgili genel yargılarına baktığımızda; onun en güzel şekilde seslendirilmesi gereken, genellikle ölülerin arkasından okunan, herkesin anlayamayacağı, anlaşılması için özel ilimler gerektiren bir kitap olduğu görülür. Örneğin sık sık “Kur’an Ziyafeti” başlığı ile güzel sesle Kur’an okuma yarışmaları yapılır. Oysa Kur’an’ın güzel seslendirilmesi kulağımız için, anlamı ise aklımız ve gönlümüz için ziyafettir. Ancak Kur’an; maalesef çoğu kişi için, güzel sesle seslendirilen ya da dinlenen ve bu şekilde sevap umulan bir kitap olmanın ötesine geçemez.

Yine dini konularda akıl ile değil, geleneği ve çoğunluğu taklit ile hareket etmek gerektiğine, Kur’an’ın açıklamalarının yeterli olmadığına ve başka kaynaklara da ihtiyaç olduğuna inanır çoğu kimse. Peki, şimdi soralım: “Hayatımızın merkezinde olması gereken değerlerimizden uzak olmamızın sebebi, Allah’ın âlemlere rahmet ve bereket kaynağı olarak indirmiş olduğu vahyinden bu kadar uzak olmamız olabilir mi?”

Kur’an’ın ruhumuzun şifası olduğunu unutup, hangi ayetin hangi hastalık ya da derde iyi geldiğini söyleyerek onu üfürük kitabına çevirmeye çalışanlar, hesap günü Allah’ın huzurunda nasıl duracaklar? Kur’an’a yapılacak en büyük saygısızlıklardan biri, onun okunması ya da insanlara anlatılması üzerinden maddi çıkar sağlama ya da beklenti içinde olmadır. Genellikle bir kişinin vefat etmesi sonrası evlerde, sünnet ya da evlilik gibi törenlerde veya bir kişinin muradının gerçekleşmesi için birilerine para vermek suretiyle hatim indirtmesi şeklinde gerçekleşen bu uygulamalar Allah’ın ayetlerini alım satım aracı haline getirmektedir.

Kur’an okumak ya da insanlara Kur’an’ı anlatmak bir meslek değildir. Karşılığı sadece Allah’tan beklenir. Hiçbir peygamber Allah’ın ayetlerini toplumlarına tebliğ ederken onlardan ücret beklentisi içinde olmamıştır. Kur’an, indiriliş amacına uygun olarak mümkün olan her durum ve her ortamda okunabilir. Ancak bunu bir tür kazanç kapısına çevirmek, okunan sureler ya da indirilen hatimler sonucunda insanlardan maddi beklenti içinde olmak, hatta daha önceden indirilmiş hatimleri ve yapılmış duaları satarak işi ticarete dönüştürmek, başkalarının ruhuna hediye etmek ya da başkası için hatim siparişi vermek gibi uygulamalar, Kur’an’ın ruhuna ve indiriliş amacına asla uygun değildir.

Ölülerin arkasından Yasin Suresi okuduğu için maddi beklenti içinde olanlar ya da daha önceden okuduğu Yasinleri para karşılığı insanlara satanlar maalesef okudukları Yasin Suresi’nden habersiz yaşarlar. Kur’an’ın diri olanı uyarmak için indirildiğini ifade eden ayetin Yasin Suresi’nin içinde olmasındaki manidarlığa benzer biçimde, Allah’ın ayetlerini insanlara bildiren elçilerin bunun karşılığında hiçbir ücret ya da beklenti içinde olmadıkları vurgusunun birçok ayet ile birlikte Yasin Suresi’nin içinde de yapılmış olması tesadüf olmasa gerektir. Yasin Suresi’ni okuyup maddi bir beklenti içinde olanların ya bu ayeti okumayıp atlamaları ya da tüm peygamberlerin en güzide örnekliğinden biri olan, yapılan tebliğ karşılığında maddi beklenti içinde olmama uygulamasını yok saydıkları için kendilerini sorgulamaları gerekir.

Bununla birlikte geleneksel din algısına sahip çevrelerin birçok konuda olduğu gibi böyle hassas bir konuda da kendi içinde tutarsız ve çelişkili olduklarını görmek mümkündür.

Çünkü güvenilir olarak kabul edilen hadis kaynaklarında, okunan Kur’an karşılığında insanlardan ücret beklentisi içinde olmanın peygamberimiz tarafından şiddetle karşı çıkıldığı iddia edilmiştir. Örneğin bir rivayete göre peygamberimizin: “Kim Kur’an okursa (isteyeceğini) Allah’tan istesin. Zira birtakım insanlar zuhur edecek, onlar Kur’an okuyup, okudukları mukabilinde halktan (dünyalık) isteyecekler.” dediği iddia edilir. Başka bir rivayette kendilerine yazı ve Kur’an öğrettiği kimselerin kendisine bir yay hediye ettiklerini söyleyen kişiye peygamberimizin şöyle bir cevap verdiği iddia edilir: “Eğer ateşten bir takı takınmayı seversen kabul et!”1164 Görüldüğü gibi çoğu kimse Allah’ın apaçık ayetlerini dikkate almadığı gibi peygamberimize isnat edilen rivayetlerden de sadece işlerine geleni dikkate alarak tutarsızlıklarını sürdürmektedirler.

Emre Dorman