Kur’an’a göre tüm peygamberler İslam peygamberidir ve beraberlerinde getirmiş oldukları ilahi vahye tabi olanlar da Müslümandırlar. Peygamberlerin getirdikleri vahiyler de özü itibariyle aynıdır. Dolayısıyla Allah’tan geldikleri şekli ile Tevrat, Zebur, İncil ve Kur’an olarak dört farklı kitap değil farklı zaman dilimlerinde özü itibariyle aynı ilahi mesajı insanlığa ilan eden kitaplar vardır.
Yine örneğin Kur’an’da Hz. İbrahim’in Allah’ın birliğine gönülden bağlı muvahhid bir Müslüman olduğu ve hiçbir zaman Allah’a ortak koşanlardan olmadığı ifade edilir. Hz. İbrahim de Hz. Yakup da çocuklarına Müslüman olarak ölmelerini vasiyet etmişlerdi. Yine Hz. İsa’ya tabi olan havariler de Müslüman olduklarını ifade etmişlerdi.
Kur’an dışındaki üç büyük vahyin neden korunmadığı da merak edilmektedir. Bunun gerçek bilgisi sadece Allah’a aittir. Ancak içinde bulunduğumuz imtihan dünyasında özgür iradenin ve imtihanın bir gereği olarak her türlü iyilik ve kötülüğün yapılabildiğini görmekteyiz. Kur’an’da, bazı Yahudi ve Hıristiyan din adamı ve takipçilerinin Allah’ın kendilerine göndermiş olduğu peygamberleri öldürdüklerine, bazı kimselerin Allah’ı bırakıp din adamlarını ve Hz. İsa’yı rab edindiklerine, Allah’ın oğlu olduğunu iddia ettiklerine, Hz. İsa’yı ve annesini, Allah’ın peşi sıra iki ilah edindiklerine,
Allah’ın üçün üçüncüsü olduğunu söylediklerine, Hz. İsa’nın Allah’ın ta kendisi olduğunu söylediklerine, Yahudilerin, kendilerine gelen ayetleri bozup değiştirdiklerine ve kendi elleri ile yazdıklarının Allah katından olduğunu iddia ettiklerine, bile bile gerçeği gizlediklerine ve gerçeği batılla karıştırarak Allah’ın dinini değiştirdiklerine dikkat çekilir. Dolayısıyla bu tarz hadsizlikleri yapan insanlar, vahyin doğasını bozmak adına da girişimlerde bulunmuşlar ve ne oranda olduğunu tahmin etmemizin mümkün olmadığı şekilde kendilerine gelen vahyin bozulmasına neden olmuşlardır. Bu yüzden yeni bir elçi ve vahiy desteği ile önceki vahiy mensuplarının dinde yapmış oldukları bozgunun düzeltilmesi gerekirdi. Allah, daha önceki ilahi vahiyleri de içeren Kur’an vahyi ile hem dini özüne döndürmüş hem de önceki vahiylerin orijinal hallerini korumuştur. Dolayısıyla Allah’ın mesajları önceki din mensupları tarafından anlam ve amacından saptırılmışsa da Allah’ın mesajları yok olmamış, Kur’an ile son defa insanlığa duyurulmuş ve Allah tarafından korunmuştur. Zaten Kur’an’ın apaçık mesajlarının öncekilerin kitap ve sayfalarında da olduğu ayetlerden anlaşılmaktadır.
Kur’an, insanlığa gelen son ilahi mesaj olması sebebiyle bizzat Allah tarafından muhafaza edilmiş ve insan müdahalelerine karşı korunmuştur. Bunun en büyük delili bizzat kendi içindeki tutarlılığı, insan aklı ve tabiatına uygunluğu ve geçmişten günümüze hiçbir sözünün yalanlanamamış olmasıdır. Son mesaj olması sebebiyle korunması kaçınılmazdır. Şayet Kur’an korunmamış olsaydı, hesap günü ahirette insanların Allah’a karşı bahaneleri olacaktı. Allah, insanlığın son ilahi mesajını muhafaza ederek bu bahanelerin önünü tıkadığı gibi aynı zamanda geçmişten gelen hatalarını göstererek aynı hatalara düşülmemesi konusunda insanları son kez uyarmıştır. Kur’an’dan sonra bir kitap da, peygamberimiz Hz. Muhammed’den sonra bir peygamber de gelmeyecektir.
Dolayısıyla farklı dinler ya da temel mesajları itibariyle farklı vahiyler gelmiş değildir. Allah katında tek din vardır; o da İslam’dır. Bu konu da halk arasında yanlış bilinen bu sebeple de anlaşılmasında güçlük çekilen konulardan biridir. Bunun en temel sebeplerinden biri de Kur’an’ın gerektiği gibi okunup bilinmemesidir. Allah katındaki dinin İslam olduğunu ifade eden ayet, özellikle Cuma namazlarında camilerde sıklıkla okunan ayetlerden biri olduğu için halk arasında çok bilinen ancak çoğu kişi tarafından yanlış anlaşılan bir ayettir. Kur’an’a göre İslam, Allah’a teslim olmak anlamına gelmektedir. Müslüman ise Allah’a teslim olandır. Hz. Âdem’den Hz. Muhammed’e kadar gelen tüm peygamberler, İslam inancı üzerinde olmuşlar ve vahyi getirdikleri toplumlar içinde Allah’a ilk teslim olan yani ilk Müslümanlar olmuşlardır. Dolayısıyla çoğu insanın zannettiği gibi İslam, ilk defa peygamberimiz Hz. Muhammed ile gelmiş olan dinin adı değildir. Ayetten de görüldüğü gibi kendilerine kitap verilen toplumlara gelen peygamberler onlara İslam’ı getirmiş ancak onlar kendi aralarındaki kıskançlık ve çekişme yüzünden Allah’ın tek geçerli dini sistemi olan İslam’dan sapmışlardır.
İslam’dan başka bir din arayandan o aradığının asla kabul edilmeyeceğini, dinin kemale erdirilip tamamlandığını ve Allah tarafından din olarak İslam’ın seçildiğini ifade eden ayetler de genellikle yanlış anlaşılmaktadır. Bu ayetler de Allah’ın insanlar için belirlemiş olduğu inanç sisteminin tam ve gerçek anlamda kendisine teslimiyeti ve kendisinden gelen ortak mesajı içeren İslam sistemi olduğunu ifade etmektedir. Bu sitemde Allah’tan başkasına teslim olunmaz ve Allah’ın belirlediği yasalar dışında hiçbir yasa ve inanç dinselleştirilemez. Dolayısıyla Hz. Âdem’den Hz. Peygamber’e kadar Allah’tan gelen ayrı dinler değil tek bir din vardır onun da adı İslam’dır.
Emre Dorman