Bu konuda sahih hadis kitaplarında çeşitli rivayetler bulunmaktadır. Örnek olarak Buhârî ve Müslim’in Sahîh’lerinde yer alan rivayetleri gösterebiliriz (Buhârî, “Bed’ü’l-halk”, 7, 17; “Libâs”, 88, 94; Müslim, “Libâs”, 81-84). Burada söz konusu rivayetlerin sebebi vürûdu ve verdikleri mesajın mahiyeti önem arzetmektedir.
Bilindiği üzere İslâm dini, şirkin yaygın olduğu ve aktif düşman sayıldığı bir ortamda ortaya çıkıp yayılmıştır. Tevhit inancını merkeze alan İslâmiyet için şirk ve onu çağrıştıran sembollerle mücadele etmek önemli bir görevdi. Resim ve heykel de bu semboller çerçevesinde değerlendiriliyordu.
İslâm dini putları yıktı ama birçok Câhiliye âdeti gibi şirkin de nüksetme ihtimali söz konusuydu. Dolayısıyla şirke karşı başlayan mücadele devam etmeliydi. Günümüzde ise resim ve heykel bir sanat etkinliği olarak bu değerlendirmenin dışında gözüküyorsa da eski günlere dönülmeyeceğinin de bir garantisi yoktur. Onun için müslümanların söz konusu bilincinin canlı tutulmasında yarar vardır. Konuyla ilgili hadisleri bu bağlamda değerlendirmek gerekmektedir.
Evlerde köpek besleme meselesine gelince, İslâmiyet’te diğer hayvanlar gibi köpeklerin de beslenme ve barındırılmasına özel bir önem verilir. Çoban köpekleri başta olmak üzere koruma amaçlı köpeklerin beslenmesi teşvik edilmiştir. Burada problem olan husus, onların evin içinde mi yoksa dışında mı barındırılmasından ibarettir. Bilindiği üzere ev, müslümanlar için bir mescit hükmündedir, günlük ibadetlerini burada yaparlar. Dolayısıyla köpeğin temizliği başta olmak üzere sesi, tüyü, salyası gibi kirliliklerinden evin korunması önemlidir. Köpeğin yeri evin içi değil, görevi sebebiyle bahçedeki kulübedir. Hz. Peygamber, müslümanların bu tür konularda dikkatli olmasının gerektiğini vurgulamak amacıyla “Köpek bulunan eve melek girmez.” şeklinde buyurmuştur.