Tarih boyunca çeşitli mitolojilerde kötü karakter olarak varlığını sürdüren şeytan terimi, Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslâm gibi semavî menşeli dinlerde Allah’a başkaldıran bir figür olarak tasvir edilmiştir. Bu açıdan semavî dinleraçısından şeytan, her zaman için kötülüğü temsil eder ve mücadele edilmesi gereken bir varlıktır. Ancak özellikle 1800’lü yılların ortalarından itibaren Hıristiyanlığın bazı tutum ve uygulamalarına karşı protest bir tutum olarak, şeytanın yüceltilmesi, onun adına ritüeller düzenlenmesi şeklinde ortaya çıkan bir hareket “şeytana tapıcılık” ya da “satanizm” olarak adlandırılmıştır.
Satanizm, en genel anlamıyla yaratıcıya karşı isyan edip insan ve Tanrı’nın baş düşmanı olan varlık şeklinde tanımlanan şeytana60 bağlılık ve yeryüzünde kötülüğün egemen olması taraftarı olan grup olarak tanımlanabilir. Şeytan kelimesinin Batı dillerindeki karşılığı olan “satan” kelimesiyle ilişkili olarak “satanizm” şeklinde kullanılmıştır. Bu terimi Türkçe’ye “şeytancılık” ya da “şeytana tapanlar” olarak tercüme etmek mümkündür.
Şeytana inanma ve onu yüceltip tanrılaştırma anlamına gelen bu anlayış, yahudihıristiyan geleneğine ve dinî tahakkümüne bir başkaldırı hareketi olarak ortaya çıkmıştır63 ve öncelikli olarak Hıristiyanlığın bir problemidir. Zaten kullanılan kavram, terminoloji ve sembollerin pek çoğu hıristiyan inancından alınmadır. Ancak iletişim teknolojisindeki hızlı dönüşüme bir de büyük şehirlerin sıkıntılı hayat tarzı eklenince, son yıllarda gençler arasında da dinimize, millî ve mânevî değerlerimize aykırı birtakım zararlı cereyanların ortaya çıktığı görülmektedir. Bunlardan biri de hiç kuşkusuz ki satanizmdir. Bu inanç, toplumumuzun millî ve mânevî bünyesinde tahribata yol açmış, bazı gençlerimizi mânevî buhranlara iterek intihara sürüklemiştir.
Satanizm, diğer dinler kadar İslâm inançları içinde bir tehdit oluşturması bir tarafa, bireysel ve toplumsal hayatımızda telâfisi mümkün olmayan bir risktir. Özü itibariyle Hıristiyanlığa yönelik bir protesto hareketi olsa da genel anlamda muhtevasında şeytan kavramını barındıran bütün dinler için ve “hayat hakkı” başta olmak üzere temel insanî değerleri yok sayması sebebiyle bütün insanlığa yönelik bir tehdittir. Her ne kadar Hıristiyanlığa ait bazı özellikleri bünyesinde taşısa da gerçekte bu bir dinsizlik akımıdır; satanistler ateist bir inanç yapısına sahiptir.
Varlığından çok az kişinin haberdar olduğu satanizm, özellikle son yıllarda şiddet, intihar ve çarpık ilişki haberlerinin medyada yer almasıyla yeniden gündeme geldi. Kendilerini tanımlamak için kullandıkları tuhaf ifadeler ve giydikleri kıyafetler, bakış açıları, kan ve şiddet üzerine kurulu hayat felsefeleri dikkat çekti. Korkutucu nitelikteki kırmızı veya siyah ağırlıklı makyaj ve kıyafetleri, medyaya akseden vahşice katledilen hayvanlar ve insanlar, tecavüz olaylarıyla ilgili haberler tehlikenin boyutlarını bir defa daha gözler önüne serdi. Bu zararlı akım, İngiltere, Fransa, Almanya başta olmak üzere bazı Avrupa ülkelerinde ve özellikle de Amerika’da ortaya çıkmış ve oradan dünyaya yayılmıştır. Son yıllarda sayıları tam olarak bilinemese de, az sayıda bir satanistin ülkemizde de varlığı bilinmektedir.
Aslında satanizm, müslüman toplumlarda yaygın olarak bulunan bir inanç değildir. Ancak son yıllarda müslüman ülkelerde de satanizmin izlerine rastlanmaktadır. Ülkemizde 1990’lı yıllarda basına yansıyan bazı olaylar vesile siyle satanizm gündeme gelmiş ve tartışılmıştır. Bununla birlikte satanist düşüncenin ülkemize ne zaman ve ne şekilde girdiği tam olarak bilinmemektedir.
Satanizm, söz konusu yıllarda ülkemizde hızla yaygınlaşmaya başlayan interneti kullandı; sonra black metal ve heavy metal grupları ve mâsum arkadaşlık ilişkileri yoluyla özellikle gençler arasında yayıldı. Bununla birlikte, 21 Haziran 1998 yılında İstanbul Ataköy’de on altı ve on dört yaşlarındaki iki lise öğrencisinin duvara “Biz buraya ait değiliz.” notu düşerek intihar etmeleri, dikkatleri üzerine çekti ve gelişmekte olan tehlikenin farkına varmamızı sağladı. Görgü tanıklarının anlattıklarına göre bu gençler, metrûk ispirto imalâthane binalarına takılan aykırı tipler olarak tanımlanmıştır. Onların arkadaşlarıyla birlikte bu binanın duvarlarına şeytanı övücü sözler yazdıkları, içki içtikleri ve kedi kestikleri ileri sürülmüştür. Dinledikleri müzik, siyah ve mor renk ağırlıklı kıyafetleriyle satanist özellikler taşıyan gençlerin intihar sebebi, “satanizm” olarak medyada yer almıştır.
Aynı yılın ekim aylarında ise özel bir televizyon kanalında satanist âyini görüntülenmiş ve bazı satanist gençler konuşturulmuştur. Bu programda müzik eşliğinde yapılan âyinlerde bir kedinin kurban edildiği, kanının bir kapta üç gün bekletildikten sonra içildiği, âyine katılan bayanların isteyen her erkekle cinsel ilişkiye girmek zorunda kaldığı, seçme haklarının bile bulunmadığı bir başka bayan tarafından dile getirilmiştir.
Bunu Ocak 1999’da Antalya’da yirmi iki yaşında ve on beş yaşındaki bir kızın intiharı izledi. 13 Eylül 1999’da şeytandan mesaj geldiği ve şeytana kurban verilmesi gerektiği düşüncesiyle bir bayanın üç kişi tarafından çekiç, bıçak ve yumruk darbeleriyle katledildiği ve sonra da cesedine tecavüz edildiği haberleri basında yer aldı. Bu haberleri, başka birkaç intihar haberi daha izledi. Bu tarihten sonra da satanizmle ilgili doğruyanlış pek çok haber yapıldı.
Ortaya çıkan vakalar incelendiğinde, ülkemizde satanizme eğilimli gençlerin Batı’dakinden farklı profilde oldukları görülmüştür. Batıda işçi ailelerinin çocukları arasında ortaya çıktığı görülürken; ülkemizde intihar eden ve intihar teşebbüsünde bulunan gençlerin, genellikle maddî problemi olmayan ailelerden geldiği, oldukça iyi eğitim aldıkları ve ülkemiz şartlarına göre oldukça iyi okullarda okudukları, kültür seviyesi yüksek ortamlarda yetiştikleri, çoğunun ya ailenin tek çocuğu ya da iki çocuğundan biri olduğu görülmektedir. Ayrıca pek çoğunda din ve diğer kutsal değerlere karşı ilgisizlik yanında, aykırı ve protest müzik türlerine eğilim duydukları ve mâsum arkadaşlık ilişkileri şeklinde bu ortamlara girdikleri anlaşılmaktadır.
Satanizm, bireyin arzu ve isteklerinin önüne konulan sınırları aşmak suretiyle bireyin özgürleştiğini veböylece bireyin şeytanî güçlere sahip olabileceğini düşünürler. “Canın ne istiyorsa yap!” düşüncesini hayat felsefesi haline getiren bir felsefenin sonucu, isyankâr, âsi ve karmaşanın hâkim olduğu bir toplum olacaktır. Böyle bir toplumda huzur ve mutluluğa yer yoktur. Aksine her zaman tedirginlik ve şiddet egemendir; çünkü insan hevasatının sınırı yoktur.
Başka bir anlatımla, insanların hayvanca yaşadığı bir dünya kurma özlemi içindedirler. Bu toplumda yardımlaşma, güçsüzleri koruma ve fakirlere destek olma gibi erdemli davranışlara yer yoktur. Tersine insanları kendi ıstıraplarıyla baş başa bırakmak doğanın bir kuralı olarak görülmektedir. Bu ideolojinin öngördüğü toplum kimsesizlerin kendi kaderleriyle vahşi biçimde yüzyüze kaldığı ve güçlülerin ise arzu ve isteklerini tatmin uğruna çığlıklar attığı vahşi bir toplumdur. İnsanın önündeki sınırları kaldırmak adına her çeşit ahlâkî ilkenin yok sayıldığı ve ahlâksızlığın ise ahlâk olarak telakki edildiği satanist bir toplumda ortaya çıkacak ahlâksızlık, cinayet ve şiddetin önüne nasıl geçileceği belli değildir.
Satanistler, semavî dinlerin toplumsal düzen ve uyum adına ortaya koydukları her türlü ahlâkî ve toplumsal kuralın karşısında yer alırlar. Bir satanistin geçmesi gereken ilk aşama, öncelikle bu kuralları reddetmesidir. Zira satanistler tarih boyunca semavî dinlerin tamamında ve çoğu mitolojide kötülüğün ana karakteri olarak görülen şeytanı örnek model olarak benimseyerek, iyi ile kötü arasındaki mücadelede tercihlerini “kötü”den yana kullanmışlardır. Şeytan, insanın hayat serüveninin başlangıcında o ulvî dünyadan yeryüzüne inişinin bir sebebidir ve bu düşüş âleminin karanlık yüzüdür.
Bir satanistin dünyasında sevgiye, şefkata, merhamete, dürüstlüğe ve erdeme yer yoktur ve insanlara zarar vermesinin önüne geçebilecek hiçbir ahlâkî ilke mevcut değildir. Aksine bütün bunları yıkmak, satanistin kendini keşfetmesi ve şeytanî karekterini kazanması için gereklidir. Tutum ve davranışlarındaki taşkınlıklardan koruyacak ya da karşılığında hesap verecek bir cennet ve cehennem yoktur. Çünkü yapılan güzel davranışlardan dolayı mükâfata erişme ve kötü davranıştan dolayı da ceza görmeyi bir tehdit ve kandırma olarak görürler. Dolayısıyla bir sataniste göre ahlâk, “Canın ne istiyorsa yap!” ilkesine uygun hareket etmekten ibarettir. Semavî dinlerin koyduğu her türlü ahlâkî kuralı yok saymak bir üstünlük olarak görülmektedir. Yaşam alanı olarak karanlık ve izbe yerleri seçmeleri, kendi iç karanlık dünyalarının bir yansıması olduğu gibi kan ve şiddet üzerine kurulu estetik anlayışları da, ahlâkî kurallardan uzak kalışın doğurduğu vahşeti göstermesi açısından yeterlidir.
Satanistlerin âyin ve uygulamalarında sıklıkla başvurdukları yöntemler bile onların iç yüzlerini deşifre etmeye yetecektir. Hıristiyanlığın temel ahlâkî ilkelerini reddetmek ve tahkir etmek adına işkence ederek canlı havyanların katledilmesinden çocukların öldürülmesine kadar vahşice işlenen cinayetler; âyinlerde çıplak kadınların sergilenmesi, âyinlerin çıplak yönetilmesi yanında sapıklık boyutuna varan cinsellik uygulamaları insaf sahibi hiçbir insanın kabul edemeyeceği uygulamalardır. Satanizme ilgi duyan insanları şeytana yakınlaşmak ve kendini ispatlamak adına intihara teşvik etmeleri ise, insanın temel hakkı olan “hayat hakkı”na karşı en basitinden bir saygısızlıktır.
İnsanları satanizm girdabına düşüren süreci, tek bir sebebe dayalı olarak açıklamak oldukça güçtür. Çağdaş dünyanın madde eksenine dayanan ve çoğu kere ahlâk kurallarını hiçe sayan yaşam tarzından, kışkırtılan sınırsız tüketim çılgınlığına ve onun yol açtığı tatminsizliğe kadar pek çok sebebin insanları doğrudan ya da dolaylı olarak bu türden arayışlara yönelttiğini söylemek mümkündür.
Çoğu kere iyi bir eğitim alamama ya da parçalanmış aile yapılarının doğurduğu sevgi ve mâneviyat eksikliğinin de, bu eğilimleri körüklediğini söyleyebiliriz. Satanistler, bu yolu tercih etme sebeplerini, içinde bulundukları konumdan memnun olmama, huzur arayışı ve hayatı anlamsız bulma gibi sebeplere dayandırmakta ve ruhunu şeytana satarak daha fazla özgür olabildiklerini düşünmektedirler.
Dolayısıyla satanizme, toplum tarafından gerekli ilgi ve desteği görmeyenler, kendi kimliğini ve kişiliğini tam anlamıyla gerçekleştiremeyip bunalıma düşenler, bazı ruhî ve psikolojik rahatsızlığı bulunanlar, ergenlik durumunun getirmiş olduğu bazı sıkıntı ve problemleri kolay atlatamayan ve bu dönemlerde bunalıma düşenler, farklı gruplar içerisinde yer alarak ve diğer insanlardan farklı görünerek kendini ispatlamaya çalışanlar, haklı veya haksız olarak ailesine, çevresine veya okula, öğretmenlerine vb. tepki gösteren isyankâr ruhlu insanlar, doğuştan sakatlığı bulunan veya sosyal çevre itibariyle fakir bir ailede dünyaya gelen ve bundan dolayı hâşâ Allah’a karşı isyankâr tutum içinde bulunanlar, gerek ailede, gerek çevrede gerekse okulda istenilen seviyede eğitim alamayan ya da başarısız olup kendini mutsuz hissedenler, madden ve mânen tatmin edilmeyip tatmin arayışı içinde olanlar, hepsinden de önemlisi kendisine köklü bir dinî eğitim verilmemiş olanların ilgi duydukları tespit edilmiştir.
Başlangıçta satanizm, daha çok ezilmiş ve fakir aile çocuklarının ilgisini çekmişken, günümüzde bu durum tersine dönmüş, küreselleşmenin nimetlerinden fazlasıyla faydalanmış, hayat standardı yüksek ve her istediği yerine getirilen, ancak sevgi ve mâneviyat anlamında boşluk içinde olan aile çocuklarında ortaya çıkmaktadır. Parçalanmış aile ortamında büyüyen, aileden ve toplumdan gerekli ilgili ve sevgiyi görmeyen isyankâr ruhlu gençlerde satanizme eğilim daha belirgindir.
İntihar olayları, satanist topluluklarda sık rastlanan bir olgudur. Böyle bir gruba dahil olan bireyler, değer yargısı adına neyi varsa çoğunu kaybeder, isyankâr bir ruha sahip olur ve sahip olduğu hiçbir şey onu mutlu etmez. Kendisine, ailesine ve içinde yaşadığı topluma karşı giderek yabancılaşır. Kendini satanist düşüncenin telkin ettiği karanlık dünyanın girdabına kaptırır ve koskoca evren içinde yapayalnız hisseder. Bu yalnızlık ve karamsar ruh hâletine bir de satanizmin âdeta intiharı teşvik eden telkinleri eklenince, çoğu kere bir satanist için intiharın kaçınılmaz olduğunu söylemek mümkündür.
Satanizm, intihar etmeyi yermemiş aksine kendi sözde kutsalları arasına katmıştır. Çünkü bu düşünceye göre şeytan uğruna kendi varlığına son vermek ve ölümü göze almak, kutsal bir ölüm tarzıdır. Dolayısıyla bir satanist için intihar ,kendini şeytana kanıtlamanın önemli bir yoludur ve bir bakıma da ibadettir. Çünkü intihar, şeytana bağlılığın ve sadakatin bir göstergesi olarak düşünülmektedir.
Ülkemizde özellikle 1990’lı yıllarda satanizmin intihar olaylarıyla gündeme gelmiş olması da son derece dikkat çekidir. Çünkü böylece intihar eden bir satanist, şeytana samimiyetini ispatlamış ve kendini kanıtlamış olmaktadır. Özellikle ülkemizde intihar eden gençlerin, geriye bıraktıkları notlarda ruhlarını şeytana sattıkları, şeytandan mesaj aldıkları gibi ifadelerin yer alması da, satanizmintihar arasındaki ilişkiyi açıkça ortaya koymaktadır.
Satanistleri intihara götüren sebeplerden biri de, başka şekilde bir geri dönüşünün olmamasıdır. Satanist bir gruba dahil olan genç erkek ya da kızların, bundan vazgeçme şansları yoktur; mutlak itaat zorunluluğu söz konusudur. Özellikle genç kızlar için bu durum çoğunlukla yıkımla sonuçlanmaktadır. Satanistlerin savundukları serbest cinsellik anlayışları sebebiyle, bu gruba dahil olan bir genç kızın hayır deme ya da seçme hürriyeti yoktur. Her söylenene itaat etme ve her istenileni yerine getirme yükümlülüğü vardır. Dolayısıyla içine düştüğü bu durumdan kurtulmanın çaresi ölüm olmakta ve çoğu kere bu bir intihar olarak gerçekleşmektedir. Çünkü intihar, satanist bir gruptan kurtulabilmenin tek yoludur. Satanist bir gruba dahil olan ve intihar eden kurbanların çoğunluğunun niçin genç kızlar olduğunu ayrıca düşünmek gerekir.
Satanizm, insanın yaratılış amacını ve değerini yok saymış, onu arzularının esiri olan basit bir varlık konumuna indirgemiştir. Mutlu olabilmenin temel ölçüsünü insan arzularının tatmininde arayan, arzu ve isteklerine hiçbir sınır koymadan ne istiyorsa onu yapmayı felsefe haline dönüştüren satanizm, insanı arzularının tatmininden başka hedefi olmayan hayvanlar konumuna indirgemiştir.
Satanizm açısından hiçbir dinî değerin anlamı olmadığı gibi, nihaî anlamında insan yaşamının da değerliliği söz konusu değildir. Çünkü satanizm, hakikati tersine çevirerek anlamayı tercih etmektedir. Bunun en bâriz örneği ise şeytan, bütün dinler ve anlayışlarda kötü karakter olarak betimlenirken, satanizme göre realiteyi, saflığı, bilgeliği ve müsamahayı temsil etmesi oluşturmaktadır. Onlara göre satan, özgürlüğün, gücün ve kuvvetin de temsilcisidir. Bunun en dikkat çekici yanı, pek çok gelenekte kötülük ve şerrin kaynağı olarak bilinen şeytana, yeni bir urba giydirilerek sevimli hale getirilmesidir.
Hakikati tersine çevirerek okumak ve insan arzularının tatmini için hiçbir değer tanımadan her şeyi meşru görmek, en hafif deyimiyle bir sapkınlıktır. Bu sebeple satanizmin hedefine yerleştirdiği kitleler, bu konuda bilgilendirilmeli, işin hakikati anlatılmalı ve bu türden sapkınlıklara karşı bir bilinçlilik oluşturulmalıdır. Bu konudaki bilinçlendirme yalnızca gençlerle sınırlı kalmamalı, anne babalar başta olmak üzere toplumun diğer kesimlerine de mutlaka ulaşılmalı ve satanizmin tehlikelerine ve yol açtığı uçurumlara karşı uyarılmalıdır. Zaten satanizme karşı yürütülmesi gereken mücadelenin önemli bir boyutunu kuşkusuz, satanist düşüncenin mantıksızlığını ortaya koyarak sapkınlığın boyutlarını deşifre etmek oluşturmaktadır. Ortaya atılan süslü sloganların ve yaldızlı propagandaların içi boş kuruntulardan ibaret oluşu bütün açıklığıyla ortaya konulmalıdır.
Gençlerin ergenlik dönemlerini sorunsuz atlatabilmeleri için aile sevgisinden mahrum kalmamalı, kendileriyle yakından ilgilenilmeli ve hayatlarında psikolojik bir boşluk oluşmasına izin verilmemelidir. Huzurlu bir aile hayatı yanında doğru bir dinî bilgi ve mâneviyat kazandırmak için gerekli zemin de hazırlanmalıdır. Gençlerin arayışlarının sağlam ve doğru zeminde cevap bulmasına yardımcı olunmalı ve meydana gelen mânevî boşluğun satanizm gibi sapkın inançlarla doldurulmasına izin verilmemelidir. İnsanın boşuna yaratılmadığı, hayatın ve yaratılışın bir gayesi bulunduğu bilinci çocuklarımıza kazandırılmalıdır.
İnsanın maddî ve mânevî bir bünyeden oluştuğu düşünülürse, insandaki mevcut mânevî boşluğun giderilmesizorunludur. Gençlerimizin sağlam bir Allah inancına sahip olmaları sağlanmalı, onun rahmeti geniş bir yaratıcı olduğu ve insanın bütün yaptıklarından sorumlu olduğu hatırlatılmalıdır. Hayatının ve varlığının amacını bilen, mânen bilinçli insanlara bu türden sapkın düşüncelerin etkisi olmayacaktır. Eğer çocuklarımız bir şekilde satanist telkinlerin etkisi altında kalmışsa, onlara kızmak yerine anlamaya çalışmak, zihnî ve mânevî problemlerini birlikte çözüme kavuşturup onları ikna etmek en iyi yol olacaktır. Bu aşamada anne babaların çocuklarının arkadaş grupları ve sosyal çevrelerini iyi tanımaları da çocuklarına yardımcı olma noktasında önemli bir husustur.
Anne babalar açısından çocuklarının ihtiyaç duyduğu her türlü maddî imkânı temin etmiş olmaları, çoğu kere onlara yardımcı olmak anlamına da gelmeyebilir. Bazan “hayır” diyebilmeyi bilmek ve isteklerin önüne sınır koymak da önemlidir. Sınırsız istek sahibi olmak ve her istediğini elde etmek de bazan çocuklarımızın huzursuzluk sebeplerinden birisi olabilmektedir. Ülkemizde satanizmin genellikle maddî durumları iyi ve her istediğini elde etmiş çocuklar arasında ortaya çıkmış olması da bu açıdan dikkat çekicidir. Her istediklerini elde etmek ve sonra da onları kendi dünyaları ile baş başa bırakmak yerine sevgi ve saygı içinde yaşayabilecekleri huzurlu bir aile ortamı hazırlamak çok daha önem taşımaktadır.
Bunun yanında çocuklarımızın sağlam bir dinî inanca sahip olmaları ve iyi bir din eğitim almaları da önem taşımaktadır. Çünkü satanist gruplar içinde yer alan gençlerin yaptığı açıklamalara bakıldığında, çoğunun doğru bir dinî inanca sahip olmadıkları görülmektedir. Satanizm, mânevî değerlerin unutulduğu, ahlâkın yok sayıldığı, Allah sevgisi ve korkusunun gereği gibi bilinip yaşanmadığı zeminlerde yeşermektedir.
Satanizme karşı yürütülecek mücadele yalnızca bireylerin ya da ailenin değil bütün toplumun ortak yürütmesi gerek bir mücadeledir. Bu mücadelede toplum kadar basın yayın kuruluşlarını dan bu mücadeleye destek vermesi önemlidir. Bilerek ya da bilmeyerek bu türden sapkın düşüncelerin propagandasını yapmaktan uzak durulmalı, iç yüzleri deşifre edilerek insanların bu zararlı düşüncelerden uzak durmalarına destek olunmalıdır.