Yukarıda ifade edildiği gibi Kur’an’da açık ve bilinen anlamıyla yeniden bedenlenmeyi destekleyen âyetler yoktur. Ancak eskiden beri tenâsüh inancını kabul eden fırkaların bazı Kur’an âyetlerini bu iddialarını destekleyecek biçimde yorumlama ve iddialarını Kur’an ile temellendirme gayretleri göze çarpmaktadır. İslâm coğrafyasında bu gayret, daha çok bâtınî yorumlar yapmayı tercih eden aşırı Şiî fırkalarda görülmektedir.
Kur’an, bazı âyetlerinde dünya hayatında ölüp dirilme vakalarından söz etmektedir: “Siz bakıp dururken sizi yıldırım çarpmıştı da, sonra, şükredesiniz diye ölümünüzün ardından sizi tekrar dirilttik.”39 Aynı şekilde Kur’an, yüzyıl ölü kaldıktan sonra diriltilen kişinin durumundan söz etmekte,40 Hz. Îsâ’nın ve Hz. İbrâhim’in elinden ölülerin nasıl diriltileceğini göstermek için benzer örnekler sunmaktadır.
Reenkarnasyon iddialarının aksine, İslâm düşünürleri bu âyetleri, öldükten sonra dirilişin vukuuna delil olarak görmektedirler. Allah bu örnekler üzerinden bize dirilişin hakikatini göstermektedir. Ayrıca bu âyetlerin reenkarnasyonla bir ilgisi yoktur. Çünkü dile getirilen bu olayların tamamı dünya hayatında gerçekleşmiş olsa da, yeniden diriliş kendi bedenlerinde olmaktadır. Başka bir bedene geçiş ya da reenkarnasyon söz konusu değildir.
Ruh göçüne inananlar, Kur’an’daki pek çok âyeti ruh göçüyle ilişkilendirirlerse de, bunların çoğunun muhtevaları birbirine benzediğinden burada yalnızca birkaçına temas edilecektir. Bu âyetlerin ilki, “Siz cansız iken sizi dirilten Allah’ı nasıl inkâr ediyorsunuz? Sonra sizleri öldürecek, sonra yine diriltecektir. En sonunda O’na döndürüleceksiniz.”42 âyetidir. Bu âyet reenkarnasyon taraftarlarının düşüncelerini temellendirmede sıklıkla başvurdukları âyetlerden biridir. Ancak bu âyet reenkarnasyon düşüncesinin delili olamaz. Çünkü yalnızca bir defa öldürülme ve bir defa diriltilmeden söz etmektedir. Oysa ki reenkarnasyonda tekrar tekrar yeni bedenlere geçiş söz konusudur.
Ayrıca âyette geçen “siz ölüler iken” ifadesinin, insan ömrünün tamamlanmasından sonra gerçekleşen ölüm olması ve dirilişin âhiret hayatında olması da mümkündür. Diğer taraftan bunun dünya yaşamında olması ancak mecazi bir anlam taşıması da düşünülebilir. İnsanın cansızlık ifade eden topraktan ya da spermden yaratılması anlamında, “Siz ölüler hükmünde iken sizi yaratan.” şeklinde anlamlandırılması da mümkündür. Her iki durumda da, bunun bir yeniden bedenlenme anlamına gelmeyeceği açıktır.
Yaratılışın temeli başlangıçta su, çamur, toprak gibi cansız modellerden oluşmaktadır. Allah bu cansız maddelere hayat ve can verip diriltmiş ve insanı yaratmıştır. Sonra da insanın normal yaşamı sona erince bir defa daha ölecek ve toprağa dönecektir ve Allah âhirette onu bir defa daha diriltecektir. Zaten Kur’ânı Kerim de insanın hakiki anlamda ilk ölümünün dışında bir ölüm tatmayacağını açıkça ifade etmektedir.
En‘âm sûresinde yeryüzünde gezen bütün canlıların ve uçan kuşların “bir ümmet” olarak nitelendirilmesi, reenkarnasyonun delili olarak görülmüştür. Kur’an bunlardan ümmet diye söz ettiğine göre, bunların geçmişte yaşayan toplulukların reenkarnasyonu olduğunu ileri sürerler.46 Ancak âyette geçen “ümmet” ifadesi, topluluk, grup ve cemaat anlamlarına gelmekte olup, yalnızca insanları nitelemez ve insanlarla hayvanlar arasında toplu halde yaşama açısından bir benzerlikten söz edilir. Bugün çağdaş hayvan bilimciler de hayvanları farklı familyalara ayırarak sınırlandırmaktadır. Dolayısıyla bunun reenkarnasyonun delili olarak gösterilmesinin bilimsel bir tutarlılığı yoktur.
Kibir ve gururlarından dolayı Allah’ın âyetlerini yalanlayan kimselerle ilgili, “deve iğne deliğinden geçinceye” kadar cennete giremeyeceklerini ifade eden âyetin de47 tenâsühü desteklediği düşünülmüştür. Kötü ruhların bedenden bedene intikal ederek safiyet kazanacaklarını, bunun sonucunda deve bedeninde olan bir insanın iğne deliğinden geçen bir meyve kurduna dönüşeceğini ileri sürmüşlerdir.48 Halbuki bu âyette mecazi bir anlatım vardır, kibirlerinden dolayı Allah’ın âyetlerini inkâr edenlerin cennete girmelerinin güçlüğüne dikkat çekilmiştir.49 Bu güçlük, devenin iğne deliğinden geçmesinin güçlüğüne dikkat çekilerek bir hakikat, mecaz yoluyla dile getirilmiştir.50 Ancak mecaz, cahil insanların elinde, hakikat gibi anlaşılmakta ve sahibini böylesi gülünç duruma düşürebilmektedir.
Tenâsühe inananların kendi düşüncelerini desteklemek için ileri sürdükleri âyetler elbette ki yalnızca bunlardan ibaret değildir. Ancak âyetler farklılaşmakla birlikte, onların bu âyetlere yaklaşımları değişmemekte ve birbirine benzeyen yorumlar yapmaktadırlar. Birkaç örnekte görüldüğü gibi, istinat ettikleri âyetlerin gerçekte, onların tezleriyle bir ilgisi yoktur, aksine âyetlerin çarpıtılmış bir yorumu söz konusudur. Teker teker dayandıkları âyetlerin reenkarnasyonla ilgisizliği bir tarafa, Kur’an’ın bütünü açısından tenâsüh düşüncesinin hiçbir Kur’ânî dayanağı bulunmamaktadır.