Birçok konuda olduğu gibi bu konuda da yanlış algı ve anlayışların olduğu görülmektedir. Yılbaşı, bir yılın bitip yeni bir yılın başlamasıdır. Herhangi bir dine ya da kültüre ait kılınamayacak biçimde miladi takvim ile ilgili evrensel ve astronomik bir hadisedir. Dolayısıyla yılbaşının kutlanması dini bir konu değildir. Tamamen kişisel bir tercih ile alakalıdır. Birçok kişinin Noel ile yılbaşını birbirine karıştırdığı görülür.
Noel, Hıristiyanlar tarafından Hz. İsa’nın doğum günü olarak kutlanır. Üstelik Noel’in kutlanma tarihi ile yılbaşının kutlanma tarihi de aynı değildir. Her ne kadar Hıristiyan mezhep ve gruplar içinde farklı görüşler olsa da Batı Kilisesi’ne göre Hz. İsa’nın doğum günü 25 Aralık tarihidir. Doğu Kilisesi’ne göre ise Hz. İsa’nın doğum günü 6 Ocak tarihindedir. Yılbaşı ise 31 Aralık gecesini 1 Ocak tarihine bağlayan gece başlar. Dolayısıyla yılbaşı 1 Ocak tarihidir ve Hz. İsa’nın doğum kutlaması olarak kabul edilen tarihlerden farklı bir tarihtir. Öte taraftan Kur’an’a göre Hz. İsa İslam peygamberidir. Dolayısıyla peygamberimiz Hz. Muhammed’in doğumunu kutlamaya karşı çıkmayan Müslümanların Hz. İsa’nın doğum kutlamasına da karşı olmaması gerekir. Hz. İsa’nın doğum gününü kutlamak gibi bir zorunluluk da kutlamak isteyen birine engel bir durum da bulunmamaktadır. Hz. İsa’nın ne zaman doğduğunu bilmesek de bir Müslüman’ın Allah’ın nebi ve resulleri arasında ayrım yapmaması gerektiğini bilmemiz gerekir.
Dolayısıyla Kur’an çerçevesi içinde tahmin edilen tarihlerde pekâlâ tüm nebi ve resullerin doğum günleri kutlanabilir. Ancak kimse kutlamak zorunda değildir. Kimi zaman bazı Müslüman kimselerin “Noel kutlamak istemiyoruz.” ya da “Yılbaşı kutlamak istemiyoruz.” şeklinde pankartlar açarak Noel’i ya da yılbaşını protesto ettikleri görülebilmektedir. Oysa ülkemizde kimse bu kutlamaları yapmaya zorlanmamaktadır. Öte taraftan ülkemizde Hıristiyan vatandaşlarımızla birlikte yaşamaktayız. Karşılıklı birbirimizin inanç ve kültürlerine saygı göstermek durumundayız.
Kur’an ayetleri tüm insanlar için gelmiş ve peygamberimiz Hz. Muhammed de âlemlere rahmet olmak üzere gönderilmiştir. Dolayısıyla Kur’an’ın hükümleri herhangi bir kültür ya da toplumsal yapı ile sınırlandırılamaz. Bizim kültürümüzde bir şeyin olmaması ya da yaygın olmaması o şeyin yapılamayacağı anlamına gelmez. Din, kültür değildir. Kültür de din değildir. Bir şeyin dini açıdan yasak olabilmesi için Kur’an’da açıkça yasak kılınması gerekir. Bir şeyin yasak olmaması o şeyin yapılmasını da zorunlu kılmaz. Yılbaşı ya da Noel kutlamak istemeyen biri pekâlâ kutlamayabilir. Kutlamak isteyen birine de dini açıdan yanlış yapıyor gözü ile bakılması doğru değildir. Kur’an’da açıkça yasaklanmamış olan şeyler, insanların kişisel tercihlerine bırakılmıştır.
Öncelikle bir durumu netleştirmek gerekir. Yılbaşında kutlama yapılmasına karşı çıkanlar yılbaşına mı yoksa yılbaşında kutlama yapılmasına mı karşılar? Ya da bu tür kutlamaların Batı kaynaklı olmasına mı? Doğum günü, mezuniyet ya da evlilik törenleri veya yıl dönümleri ve özel günler gibi birçok günümüz uygulaması da Batı kaynaklıdır. Kültürler arası etkileşim tarih boyunca hemen her dönemde ama az ama çok olmuştur. Bizim kültürümüzde olmayan bir şeye dini açıdan karşı çıkmak kabul edilebilir değildir. Başka kültürlerdeki uygulamalara kültürel açıdan karşı çıkılabilir ancak bu türlü karşı çıkışlara dini karıştırmak doğru olmaz. Bazı kişiler kutlama adına yılbaşında yapılan bazı şeylerin dinî açıdan uygun olmadığını düşünebilir ki bu konuda haklı da olabilir. Ancak bunun için yılbaşına ya da kutlama yapılmasına karşı çıkması değil kutlama esnasında yapılan yanlışların dini açıdan kabul edilemez olduğunu söylemesi gerekir. Bu yanlışlar, zaten yılbaşı dışında da yanlıştırlar. Yılbaşına özel durumlar değildirler.
Yılbaşını kutlayan insanların tamamının da dinî açıdan uygun olmayacak eylemler içinde olacakları ya da taşkınlık yapacaklarını düşünmek de doğru değildir. Pekâlâ, bir Müslüman da ailesi ya da arkadaşları ile birlikte Kur’an çerçevesinde Müslümana yaraşır biçimde bir kutlama yapabilir. Geri bırakılan yılın muhasebesini yaparken bir yandan da yeni yılın hayır ve iyilikler getirmesini dileyebilir. O gecesini dua ve ibadetler ile geçirerek de kutlayabilir. Bu kutlamaları yaparken geleneksel Hıristiyan âdetlerine uymak zorunda değildir.
Eve çam ağacı almak ve onu süslemek de dini bir konu değildir. Çam ağacı da bir ağacı süsleme eylemi de herhangi bir inanca ve dine ait değildir. Bu türden uygulamalar Hıristiyanlık öncesinde de hatta kimi araştırmacılara göre eski Türk adet ve geleneklerinde de vardır. Ne amaçla yapıldığının da bir önemi bulunmamaktadır. Önemli olan yapan kişinin ona yüklediği anlamdır. Bunu bir tür eğlence, süsleme ya da estetik bir görüntü olarak gördükten sonra evin perdelerini ya da duvarlarını süslemekle herhangi bir ağacı süslemek arasında bir fark yoktur. Müslümanların, bir şeye inanmadan ya da karşı çıkmadan önce hem aklı ve mantığı ile hem de Allah’ın ayetleri ile düşünüp karar vermesi, neye neden inandığını da neden karşı çıktığını da gerekçelendirip temellendirmesi gerekir. Bir şeye karşı çıkmadan önce karşı çıkılan şeyin ne olduğunun ve hangi gerekçe ile o şeye karşı çıkıldığının farkında olmayan birinin yanılıp hataya düşmesi kaçınılmazdır.
Emre Dorman